Kurucu
November 9, 2025
27 min read
Kripto varlıklara yatırım yapmış olan yüz binlerce kişi, piyasa manipülasyonu, dolandırıcılık amaçlı token çöküşleri ve felaket düzeyindeki güvenlik ihlallerinin mağduru olmuştur. Bu raporun göstereceği üzere, haklarını arayamamaları, yeni ve karmaşık bir piyasanın tesadüfi bir özelliği değil; cezasızlığı güvence altına almak için tasarlanmış kasıtlı bir hukuki ve kurumsal mimarinin sonucudur.
Büyük uluslararası kripto para borsaları, iki yönlü sofistike bir strateji aracılığıyla kendilerini finansal tazminattan yalıtarak bir caydırma sistemi kurmuşlardır.
Birincisi, Yargı Yetkisinin Belirsizleştirilmesi (Jurisdictional Obfuscation), 'ulus-ötesi' (anational) veya offshore bölgelerde yerleşik şirketlerden oluşan bir ağdan faydalanır. Borsalar, Seyşeller, Britanya Virjin Adaları (BVI), Cayman Adaları veya Panama gibi yargı bölgelerinde yasal merkezler kurarak, dava açma gibi basit bir eylemi sıradan bir yatırımcı için lojistik ve finansal bir imkansızlığa dönüştürmektedir.
İkincisi, Sözleşmesel Caydırıcılık (Contractual Deterrence), tüm kullanıcıların kabul etmek zorunda olduğu 'Hizmet Koşulları'nı (ToS) bir silah olarak kullanır. Bu sözleşmeler, aşağıdakileri zorunlu kılarak yatırımcıları sistematik olarak yasal haklarından mahrum bırakır:
Zorunlu, Bağlayıcı Tahkim: Kullanıcıların kamu mahkemelerine erişimini yasaklamak ve onları pahalı, özel ve uzaktan erişimli uluslararası tahkim forumlarına zorlamak.
Toplu Dava Feragatnameleri: Mağdurların güçlerini birleştirmesini yasaklamak, böylece talepleri 'atomize etmek' (bireyselleştirmek) ve kolektif ekonomik güçlerini yok etmek.
Bu sözleşme kalesi, bireysel bir kullanıcı için bir hakkı takip etme maliyetini, potansiyel kazançtan katbekat daha yüksek hale getirmek üzere özel olarak tasarlanmıştır. Bu durum, borsaların derin bir hesap verebilirlik eksikliğiyle faaliyet göstermesine olanak tanır — özellikle de, kullanıcı sorgusunda belirtildiği gibi, sonradan çökerek yatırımcı sermayesini yok eden spekülatif token'ların listelenmesi konusunda.
Bu araştırma, dünyanın en büyük 14 borsasının yasal çerçevelerini özel olarak analiz etmeden önce, hak aramanın önündeki sistemik engelleri incelemektedir. Bulgular çarpıcıdır: Kripto piyasasının yasal mimarisi tüketiciyi korumak için değil, 'dava açmayı caydırmak' (litigation deterrence) için tasarlanmıştır.
Dahası, 2025 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşanan sarsıcı bir regülasyonel eksen kayması bu riski daha da artırmıştır. Yeni yönetim altındaki ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC), bir politika gereği Binance, Coinbase ve Kraken gibi büyük borsalara karşı açtığı amiral gemisi niteliğindeki yaptırım davalarını sistematik olarak düşürmüştür. Bu durum, borsaları en ufak bir durum tespiti (due diligence) yapmaya zorlayan temel caydırıcı unsuru ortadan kaldırmıştır. Bunu daha da karmaşık hale getiren şey, Binance'in kurucusu Changpeng Zhao'nun, Binance ile Trump ailesine ait bir kripto şirketi arasındaki aktif ticari ilişkilerin ortasında başkanlık affıyla serbest bırakılması, hukukun üstünlüğünün yerini siyasi kayırmacılığın (cronyism) aldığına dair derin endişelere yol açmıştır.
Bu yeni tabloda, borsaların 'sorumluluğu' fiilen ortadan kalkmış ve mağdurlara adalet için uygulanabilir hiçbir yol bırakılmamıştır.
Sektördeki gelişmeleri Genesis Hukuk'tan takip etmek ve uzman blockchain avukatlarının sektör analizlerinden öncelikli haberdar olun.
Bir mağdurun karşılaştığı ilk duvar, dava etmeye çalıştığı tüzel kişiliğin kimliğidir. Büyük borsalar, tasarım gereği yakalanması zor, 'ulus-ötesi' (anational) ve özellikle dava açmaya elverişsiz ortamları nedeniyle seçilmiş offshore finans merkezlerinde yerleşik kurumsal yapıları benimsemiştir.
Britanya Virjin Adaları (BVI), Cayman Adaları ve Seyşeller gibi yargı bölgelerinin seçimi, yatırımcı taleplerine karşı 'ikili bir güvenlik duvarı' (dual firewall) oluşturan kasıtlı bir savunma stratejisidir. Bu durumun birincil amacı vergi değildir; dava açmayı caydırmaktır.
Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa veya Asya'daki bir mağdur, basitçe kendi yerel mahkemesinde dava açamaz. Kullanıcılar, tipik olarak sözleşmeyi borsanın yerel yargı yetkisinin yöneteceğini şart koşan Hizmet Koşulları (ToS) ile bağlıdır. Bu durum, mağduru bu offshore adaların hukuk sistemleriyle muhatap olmaya zorlar. Örneğin, Cayman'da yerleşik bir şirkete yurtdışından dava açmak için, davacının öncelikle Cayman mahkemesinden 'yargı alanı dışında tebligat' (service out of the jurisdiction) kararı alması gerekir. Bu, mağdurun Cayman'lı bir avukat tutmasını ve daha dava başlamadan önce yerel bir yargıcı 'yargılanmaya değer ciddi bir meselenin' (serious issue to be tried) olduğuna ve Cayman Adaları'nın 'uygun forum' (appropriate forum) olduğuna ikna etmesini gerektiren karmaşık ve pahalı bir ön adımdır. Sadece bu ilk başvurunun maliyeti bile çoğu zaman bireysel bir yatırımcının toplam kaybını aşmaktadır.
Bir mağdur Hizmet Koşulları'na (ToS) meydan okuyup kendi yerel mahkemesinde (örneğin Ohio'da) gıyabi bir karar (default judgment) almayı başarsa bile, bu karar fiilen değersizdir. Borsanın Ohio'da hiçbir varlığı bulunmamaktadır. Mağdurun daha sonra bu ABD mahkemesi kararını BVI veya Seyşeller'e götürmesi ve yabancı kararın 'tanınması ve tenfizi' (recognized and enforced) için ikinci bir yasal işlem başlatması gerekir. Bu süreç zahmetli, maliyetli ve belirsizdir. Bir offshore mahkemesi, yabancı kararı kendi 'kamu düzenine' (public policy) aykırı bulursa veya borsa, en başta Ohio mahkemesinin yargı yetkisine usulüne uygun olarak tabi olmadığını iddia ederse, kararı tanımayı reddedebilir.
Bu "ulus-ötesi" (anational) kalkana karşı en önemli adli meydan okuma, 2024 yılında ABD İkinci İstinaf Mahkemesi'nin (U.S. Second Circuit Court of Appeals) verdiği dönüm noktası niteliğindeki Williams v. Binance kararıydı.
Yıllar boyunca Binance (Global) merkeziyetsiz bir şirket olduğunu savunarak resmi bir genel merkezinin olmadığını iddia etti. ABD'li yatırımcılar tarafından dava edildiğinde, ABD menkul kıymetler yasalarının uygulanmasının "izin verilemez şekilde 'sınır ötesi' (extraterritorial)" olacağını savunarak bu yasaların geçerli olmadığını iddia etti. Bir alt mahkeme başlangıçta bu görüşe katılarak davayı reddetti.
Bu Williams emsali, offshore şirket perdesini delmek ve ABD yargı yetkisini tesis etmek için mağdurlara devrim niteliğinde bir silah sunmuştu. Ancak, bu hukuki zafer 2025 yılında büyük ölçüde sembolik hale geldi. Yeni ABD yönetiminin SEC'i, kasıtlı bir politika değişikliğiyle, Binance'e karşı açtığı devasa yaptırım davasını düşürmek için başvuruda bulundu. Williams emsali hala varlığını sürdürse de, birincil federal düzenleyiciye geri çekilme emri verildi. Bu durum, doktrinin pratik caydırıcı etkisini felce uğrattı ve bir "zombi emsal" (zombie precedent) yarattı: yasal bir teorinin teknik olarak hayatta olduğunu ancak piyasa çapında uyumu zorlama gücünü kaybettiğini gösteren bir durum.
İkinci ve daha da aşılamaz olan duvar, Hizmet Koşulları'nın (ToS) kendisidir. Bunlar salt formaliteler değil; kullanıcıların hak aramasını "mümkün olduğunca zorlaştırmak" için hazırlanmış katılım sözleşmeleridir (adhesion contracts). Borsalar, kullanıcıların "Kabul ediyorum" kutusunu işaretlemesini gerektiren ve mahkemelerin defalarca geçerli ve uygulanabilir olduğuna hükmettiği "clickwrap (tıkla-onayla)" sözleşmeleri yoluyla yasal olarak bağlayıcı bir rıza alırlar.
Bu "kısa ve öz olmayan" metnin içine gömülü olan üç kilit madde, birbiriyle kenetlenmiş bir sözleşmesel caydırıcılık sistemi oluşturur.
En güçlü engel, zorunlu tahkim maddesidir. Bu hüküm, bir kullanıcının borsayı kamu mahkemesinde dava etmesini açıkça yasaklar.5 Bunun yerine, kullanıcı sözleşmesel olarak anlaşmazlığını "nihai ve bağlayıcı bir tahkimde" çözmekle yükümlüdür. Bu, özel, gizli ve maliyetli bir süreçtir.
Bu maddeler, uzak ve pahalı uluslararası forumları belirterek caydırıcı olacak şekilde tasarlanmıştır:
Binance (Global) ve Crypto.com (Global), Hong Kong Uluslararası Tahkim Merkezi'nde (HKIAC) tahkimi zorunlu kılar.
Bybit, KuCoin ve BingX, Singapur Uluslararası Tahkim Merkezi'nde (SIAC) tahkimi zorunlu kılar.
Coinbase (US), JAMS veya Amerikan Tahkim Birliği (AAA) (American Arbitration Association) gibi ABD'li sağlayıcılar aracılığıyla tahkimi zorunlu kılar.
Tahkim maddesi, Toplu Dava Feragatnamesi (Class Action Waiver) ile birlikte çalışır. Bu madde, mağdurların kaynaklarını ve taleplerini birleştirmesini engellediği için stratejinin kilit taşıdır.
Kullanılan dil açıktır. Örneğin Coinbase'in ToS'u, kullanıcıları anlaşmazlıkları "'bir toplu davada sınıf üyesi olarak değil' bireysel olarak" çözmeye zorlar.10 Binance.US ToS'u, "toplu dava feragatnamesi" içerdiğini teyit eder. Bitget'in ToS'u daha da kesindir ve anlaşmazlıkların "bir sınıf tahkimi (class arbitration), toplu dava (class action) veya başka bir tür temsili dava olarak" ileri sürülemeyeceğini belirtir.
Dahası, borsalar hukuki zırhlarını her türlü yeni yasal boşluğa karşı aktif olarak "yamamaktadırlar". 2021'de 700 tüccardan oluşan bir grup, HKIAC'ta bir "toplu tahkim" (class arbitration) başvurusu yaparak Binance'in toplu dava yasağını akıllıca aşmıştı. Buna cevaben borsalar, derhal ToS'larını "toplu tahkimleri" de açıkça yasaklayacak şekilde güncellediler. Benzer şekilde, ABD Yüksek Mahkemesi'nin 2024 tarihli Coinbase v. Suski kararının, bir tahkim maddesi yeni bir forum seçim maddesiyle çeliştiğinde hangi sözleşmenin geçerli olduğuna bir mahkemenin karar vermesine izin vermesinin ardından, yeni ToS'lar (Binance.US gibi) bu yetkiyi bir mahkemeye değil, sadece bir hakeme veren "'delegasyon (yetki devri) maddeleri'" (delegation clauses) ile yamandı - bu, Yüksek Mahkeme'nin emsal kararını doğrudan sözleşmesel olarak geçersiz kılma girişimidir.
Bu hukuki kale, bu raporun merkezi şikayetini doğrudan mümkün kılmaktadır: Borsalar sonradan çöken spekülatif tokenları listelerken, "hiçbir sorumlulukları yokmuş gibi... diğer tokenları listelemeye devam etmektedirler."
ABD'de bu sorumluluğun tesis edilmesinin hukuki dayanağı, bu tokenların "menkul kıymet" (securities) olarak sınıflandırılmasına dayanmaktadır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, on yıllardır geçerli olan standart, 1946 tarihli bir Yüksek Mahkeme kararına dayanan Howey testidir (Howey test). Bu test, bir menkul kıymeti, (1) bir para yatırımı olduğunda, (2) ortak bir girişimde, (3) makul bir kâr beklentisiyle, (4) başkalarının çabalarından elde edilecek bir "yatırım sözleşmesi" (investment contract) olarak tanımlar.
Bu 2023-2024 davası, bir token'ın değerinin "binlerce kurban yaratarak çakılması" senaryosuna ilişkin tek ve en önemli emsaldir. SEC, Terraform Labs ve kurucusu Do Kwon'u, stabilcoin TerraUSD (UST) ve onun kardeş token'ı LUNA'nın çöküşü üzerine dava etmiştir.
New York Güney Bölgesi Yargıcı Jed Rakoff, kripto endüstrisinin "ikincil piyasa" (secondary market) savunmasına yıkıcı bir darbe vurarak SEC lehine özet yargılama kararı verdi. UST, LUNA ve diğer ilgili tokenların, hukuken Howey testi kapsamında menkul kıymet olduğuna (as a matter of law) hükmetti.
Kritik bir şekilde, Yargıç Rakoff, SEC v. Ripple (2023) davasından gelen ve borsalardaki "programatik" satışların (yani ikincil piyasa satışları) menkul kıymet işlemi olmadığını öne süren bir ayrımı reddetti. Yargıç Rakoff, bu ayrımı asılsız bularak, token'ın nasıl satın alındığının "hiçbir fark yaratmadığını" (makes no difference) belirtti. "Makul bir bireyin [ihraççının] eylemlerini ve beyanlarını, kendi çabalarına dayalı bir kâr vaadi olarak objektif bir şekilde göreceğini" ve bu vaadin, ister doğrudan bir kuruma ister borsadaki bireysel bir yatırımcıya satılsın, token ile birlikte "taşındığını" savundu.
Özet yargılamanın ardından, bir federal jüri Terraform Labs ve Do Kwon'u "büyük bir kripto dolandırıcılığı" (massive crypto fraud) düzenlemekten ve UST'nin istikrarı konusunda yatırımcıları aldatmaktan sorumlu buldu. Dava, 4.5 milyar dolarlık bir uzlaşmayla sonuçlandı.
Bu emsal, mağdurlar için bir "gümüş kurşun" (silver bullet) idi. Yargıç Rakoff'un kararı, endüstrinin, borsaların yalnızca "ikincil piyasalar" olduğuna dair kalkanını yok etti. Bir token'ın, başlangıçta bir menkul kıymet ise, bir borsada işlem gördüğünde de menkul kıymet olarak kaldığını tesis etti. Dolayısıyla, LUNA veya UST'yi listeleyen herhangi bir borsa (Binance, Coinbase, Kraken vb.), bu emsale göre, kayıtsız menkul kıymetlerin ticaretine aracılık ediyordu. Bu karar, borsaları listelemelerinden doğrudan sorumlu tutmak için ilk açık, modern hukuki yolu sağladı.
Terraform emsali, sorumluluğa giden tek yol değildir. Borsalar, titiz durum tespiti (due diligence) politikalarına sahip olduklarını iddia ederek kendi pazarlamaları yoluyla da kendilerini yasal riske atarlar; bu da kullanıcılara karşı bir özen yükümlülüğü (duty of care) yaratır.
Bu iddialara rağmen, bu aynı borsalar, hiçbir bariz faydası olmayan meme coin'ler de dahil olmak üzere yüksek düzeyde spekülatif varlıkları listelemektedir. Bu çelişki, borsalar için ayrı bir hukuki zafiyet (legal vulnerability) yaratmaktadır. Bir mağdurun avukatı, Howey testi'ni tamamen atlayarak daha basit bir yanlış beyan (misrepresentation) veya özen yükümlüğünün ihlali iddiasıyla dava açabilir.
Argüman şudur: "Borsa bu token'ı 'güvenlik' ve 'yasallık' açısından incelediğini iddia etti. Müvekkilim bu 'onay damgasına' (stamp of approval) güvenerek zarar etti. Borsa ya bu incelemeyi yapmadı ya da yürütülmesinde ihmalkar davrandı ve bu nedenle ortaya çıkan zararlardan sorumludur." Kullanıcı güveni oluşturmak için tasarlanan bu kamuya açık durum tespiti iddiaları, tahkimde bir "sorumlu tutulma tuzağı" (liability trap) haline gelebilir.
Cezasızlık döngüsü, borsaların listeden çıkarma politikalarıyla tamamlanmaktadır. Bir token standartları karşılamadığında (örneğin, düşük likidite, regülasyon endişeleri, geliştirme eksikliği), borsa onu listeden çıkarır.
Kullanıcılara genellikle bir "sadece çekim" (withdrawal only) penceresi tanınır. Bu pencereyi kaçırırlarsa, varlıkları otomatik olarak (genellikle düşük bir kur üzerinden) bir stabilcoine dönüştürülebilir veya en kötü senaryoda "geri kazanılamaz" (unrecoverable) hale gelir ve sıfır değer atanır. Borsaların ToS'u, listeden çıkarma ile ilgili her türlü ve tüm sorumluluğu (any and all liability) açıkça reddeder. Token'ı listelemekten sorumlu değillerdir ve onu kaldırmaktan da sorumlu değillerdir.
Sıfır Bilgi İspatı (ZKP) teknolojisinin bankacılıkta KYC/AML uyumluluğunu ve veri güvenliğini nasıl artırabileceğini keşfedin, geleceğe dönük yasal çerçevelere giden bir yol sunar.
Bölüm I'de açıklanan sistemik engeller tek tip (uniformly) uygulanmamaktadır. Her borsanın özel hukuki ve yargı yetkisi çerçevesi, bir mağdurun izlemesi gereken (çoğu zaman imkansız olan) yolu belirler. Aşağıdaki tablo ve analizler, en büyük 14 borsa için ayrıntılı bir özet sunmaktadır.
Kilit bir model ortaya çıkmaktadır: bir "Batı vs. Doğu" ayrımı. ABD merkezli borsalar (Coinbase, Kraken) ana karada (onshore) yerleşiktir, yasal olarak tanımlanabilirdir ve ABD yasalarına tabidir, ancak davaları engellemek için sözleşmesel engelleri (tahkim) kullanırlar. "Offshore" borsalar (Binance, Bybit, KuCoin vb.) yargı yetkisi engellerini kullanarak kullanıcıları Singapur ve Hong Kong gibi forumlarda tahkime zorlarlar.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Binance, arketipik "ulus-ötesi" (anational) varlıktır. Global kolu olan Binance Holdings Ltd.'nin resmi bir genel merkezi yoktur ve Çin'den Japonya'ya, oradan da Malta'ya taşınmıştır. Bu durum, ABD yargı yetkisine karşı birincil hukuki savunması olarak kullanılmış, ancak bu kalkan Williams v. Binance ("hiçbir yerde olamaz") doktrini ile delinmiştir. ABD kolu BAM Trading Services'dir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Global ToS, HKIAC'ta (Hong Kong International Arbitration Centre) tahkimi zorunlu kılar. Binance.US ToS'u tahkimi zorunlu kılar, toplu dava feragatnamesi içerir ve Coinbase v. Suski emsalini etkisiz hale getirmek için özel olarak tasarlanmış bir "delegasyon (yetki devri) maddesi" (delegation clause) içerir; bu madde, çelişkileri çözme yetkisini bir mahkemeye değil, bir hakeme verir.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: 2023'te Binance ve kurucusu Changpeng Zhao (CZ), kara para aklamayı önleme (AML) ve yaptırım ihlalleri suçlamalarını kabul ederek tarihi bir 4.3 milyar dolarlık para cezasına çarptırıldı. 2023'te SEC tarafından açılan hukuk davası, Mayıs 2025'te yeni SEC yönetimi tarafından "politika meselesi" (policy matter) olarak aniden düşürüldü. Ekim 2025'te Başkan Trump, CZ için tam af çıkardı. Bu af ve davanın düşürülmesi, Binance'in, Trump ailesine ait bir kripto şirketi olan World Liberty Financial ile USD1 stabilcoin'ini içeren 2 milyar dolarlık bir işlemi kapsayan aktif ticari ilişkiler içinde olduğu sırada gerçekleşti.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Coinbase, ABD merkezli, halka açık (NASDAQ: COIN) bir şirkettir, bu da onu hukuki ve yargısal olarak basit (straightforward) kılar. Birincil tüzel kişiliği bir Delaware şirketi olan Coinbase, Inc.'dir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Ana karada (onshore) yerleşik bir varlık olarak Coinbase, yargı yetkisi engellerinden ziyade büyük ölçüde sözleşmesel engellere dayanır. ABD Kullanıcı Sözleşmesi Federal Tahkim Yasası'na (FAA) tabidir. JAMS veya AAA (American Arbitration Association) aracılığıyla bağlayıcı bireysel tahkimi zorunlu kılar ve Toplu Dava (Class Action) ve Jüri Yargılaması Feragatnameleri (Jury Trial Waivers) içerir.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Coinbase, önceki SEC yönetiminin, kayıtsız bir menkul kıymetler borsası olarak faaliyet gösterdiği iddiasıyla açtığı amiral gemisi niteliğindeki yaptırım davasının hedefiydi. Şaşırtıcı bir geri dönüşle, yeni SEC yönetimi, Şubat 2025'te bu davayı, yeni bir düzenleyici çerçeveyi kolaylaştırmak için "politik bir tercih" (policy choice) olduğunu belirterek feragatle (with prejudice) düşürmek üzere başvuruda bulundu.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Bybit, karmaşık, mobil bir kurumsal yapı kullanır. Başlangıçta bir BVI şirketi iken, şu anki birincil tüzel kişiliği Seyşeller'de kayıtlı olan Bybit Technology Limited'dir. Global merkez olarak Dubai, BAE'den faaliyet göstermekte ve 2025 itibarıyla Avusturya'da bir MiCA lisansına sahiptir. BVI mali düzenleyicisi, Bybit'in artık orada kayıtlı olmadığını ve hiçbir zaman lisanslanmamış olduğunu kamuoyuna açıklamıştır.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Bybit ToS'u Singapur yasalarına tabidir. Tüm anlaşmazlıklar, SIAC (Singapore International Arbitration Centre) kuralları uyarınca "Singapur'da tahkim yoluyla nihai olarak çözülmelidir".
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Şubat 2025'te Bybit, Kuzey Kore'nin Lazarus Group'una atfedilen tarihin en büyük kripto soygunu olan 1.5 milyar dolarlık bir Ethereum hırsızlığının kurbanı oldu. Hack, üçüncü taraf bir cüzdan hizmetinden kaynaklandı. Nadir görülen bir kamuoyu önünde hesap verme eylemiyle (muhtemelen bir 'bank run'ı önlemek için), Bybit CEO'su Ben Zhou, tüm müşteri kayıplarını şirket fonlarından karşılayacağına derhal söz verdi.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Upbit, yerel Dunamu Inc. şirketi tarafından işletilen, Güney Kore'deki baskın borsadır.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Upbit büyük bir istisnadır. ToS'u Kore Cumhuriyeti yasalarına tabidir. Kritik olarak, tahkimi zorunlu kılmaz. Anlaşmazlıklar bir Kore mahkemesine götürülür. Bu, Upbit'i yerel kullanıcıları için yasal olarak en erişilebilir borsalardan biri yapmaktadır.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Hukuki zorlukları öncelikle yereldir; Kore Mali İstihbarat Birimi'nden (FIU) KYC/AML (Müşterini Tanı/Kara Para Aklamayı Önleme) ihlalleri nedeniyle yaptırımlarla ve Kore'nin katı "gerçek isimle" (real-name) banka ortaklığı yasalarıyla mücadele etmektedir.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Global tüzel kişilik, Seyşeller merkezli Aux Cayes Fintech Co. Ltd.'dir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Kullanıcının konumuna göre değişir. ABD'ye yönelik kolu Okcoin, FAA kapsamında bireysel tahkimi zorunlu kılar.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: 2024-2025'te OKX, yedi yılı aşkın bir süre lisanssız para aktarıcısı (unlicensed money transmitter) olarak faaliyet göstermekten dolayı ABD'deki suçlamaları kabul etti. DOJ (Adalet Bakanlığı), OKX'in 5 milyar doların üzerinde şüpheli işlemi aktif olarak kolaylaştırdığını ve ABD'li müşterilere uyrukları hakkında yalan söylemelerini ("'sadece rastgele bir ülke yazın'") açıkça tavsiye ettiğini tespit etti. 504 milyon dolar ceza ve müsadere ödemeyi kabul etti. Yeni 2025 ABD düzenleyici ikliminin çarpıcı bir göstergesi olarak, OKX, suçunu kabul ettikten sadece iki ay sonra Kaliforniya merkezli yasal, lisanslı bir ABD borsası açtı.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: BTG Technology Holdings Limited olarak faaliyet göstermektedir. ABD kullanıcılarını engellemesine rağmen, yerleşik olduğu yer (domicile) belirsizdir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Bitget önemli bir başka istisnadır. ToS'u, ana platformu için tahkimi zorunlu kılmıyor gibi görünmektedir. Bunun yerine, Geçerli Hukuk: İsviçre olarak belirtmekte ve "münhasır yetkili yer" (exclusive venue) olarak "Zug, İsviçre mahkemelerini" göstermektedir. Bu, çoğu kullanıcı için hala yabancı bir mahkeme olsa da, özel bir hakem değil, bir kamu mahkemesidir. Ancak, Web3 cüzdan sözleşmesi bir toplu dava feragatnamesi içermektedir.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Cayman Adaları ve Marshall Adaları'nda ikili yerleşim (dual-domicile) yapısı kullanarak Gate Technology Inc. olarak faaliyet göstermektedir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Bu ToS, en caydırıcı (prohibitive) "caydırıcılık" maddelerinden birini içermektedir. Anlaşmazlıkları, büyük, yerleşik bir uluslararası tahkim kurumu olmayan bir yargı bölgesi olan Panama'da tahkime yönlendirir; bu da süreci yabancı davacılar için şeffaf olmayan ve zor hale getirir.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Resmi olarak ABD kullanıcılarını engellese de, iştiraki "Gate US", ABD pazarına girmek için aktif olarak eyalet düzeyinde para aktarım lisansları almaktadır. Ayrıca Dubai'de bir VASP lisansı almıştır.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Başta Seyşeller'de olmak üzere, Mek Global Ltd. ve PhoenixFin Pte. dahil olmak üzere bir offshore şirketler ağı aracılığıyla faaliyet göstermektedir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Anlaşmazlıkların "tahkim için Singapur Uluslararası Tahkim Komisyonu'na [sic] (SIAC) sunulmasını" zorunlu kılar.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: KuCoin, ABD Adalet Bakanlığı (DOJ) tarafından Banka Gizliliği Yasası (Bank Secrecy Act) ihlalleri ve büyük bir lisanssız para aktarıcısı olarak faaliyet göstermekten dolayı iddianame ile suçlandı. Ocak 2025'te KuCoin, DOJ ile bir uzlaşmaya vararak ABD pazarından en az iki yıllığına çıkmaya ve uyum odaklı yeni bir CEO atamaya zorlandı. Bu piyasadan çıkış temelli çözüm, OKX'e verilen "öde ve kal" (pay-and-stay) anlaşmasıyla keskin bir tezat oluşturmaktadır.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Seyşeller merkezli bir borsa. Kurumsal yapısı kötü bir şöhretle şeffaf değildir (notoriously opaque).
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: HKIAC Tahkimini zorunlu kılar.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: 2025'te Hollanda'nın mali düzenleyicisi (AFM), MEXC'nin ülkede yasadışı olarak faaliyet gösterdiğine ve "varlığın nerede bulunduğunun belirsiz olduğuna" dair bir kamuoyu uyarısı yayınladı.
Daha da önemlisi, Ekim 2025'te MEXC, önde gelen bir trader'ın 3 milyon dolarlık hesabını dondurduktan sonra ciddi bir itibar kriziyle karşı karşıya kaldı. Trader ve zincir üstü (on-chain) araştırmacı ZachXBT'nin konuyu kamuoyuna duyurmasının ardından, MEXC bir "bank run" (müşteri kaçışı) (Bitcoin çekim işlemleri günde 40'tan 1.200'e fırladı) ve iflas söylentileriyle karşılaştı. Hukuk sistemi değil, bu kamuoyu baskısı, borsanın CSO'sunu (Güvenlikten Sorumlu Yönetici) kamuya açık bir şekilde özür dilemeye ("Battırdık" / "We fucked up") ve fonları iade etmeye zorladı. Bu vaka, "kamuoyu mahkemesinin" (court of public opinion) offshore bir borsaya karşı daha etkili ve belki de tek hak arama yolu olduğunun birincil örneği olarak hizmet etmektedir.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Seyşeller merkezli, yatırımcı Justin Sun ile yakından ilişkili, regüle edilmemiş bir kuruluştur.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Akranları gibi HKIAC veya SIAC tahkimini zorunlu kılması muhtemel olsa da, HTX'in bu sürece olan bağlılığı şüphelidir. Blockchain oyunu Decimated, HTX'i 5.8 milyon dolarlık fonunu dondurmakla ve Ocak 2023'ten beri tahkim veya yasal temasa yanıt vermeyi reddederek "bir uzlaşma anlaşmasını ihlal etmekle" (violating a settlement agreement) kamuoyu önünde suçladı.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: HTX, ABD, Singapur ve Malezya dahil olmak üzere tüm büyük düzenlenmiş piyasalardan fiilen yasaklanmıştır. 2025'te, İngiltere'nin Financial Conduct Authority (FCA) kurumu, HTX'e karşı İngiltere'deki tüketicilere yasadışı olarak hizmetlerini tanıttığı için bir hukuk davası açtı.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Crypto.com sofistike bir hibrit model (hybrid model) kullanmaktadır. Avrupa'da, Malta'da MiCA kapsamında lisanslı Foris DAX MT Limited'dir. ABD'de Foris DAX, Inc. olarak faaliyet göstermektedir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Yasal çerçeve bölünmüştür.
ABD Kullanıcıları: Florida yasalarına tabi tahkimi zorunlu kılar. Ayrıca tüm talepler için bir yıllık katı bir zaman aşımı süresi (statute of limitations) uygular.
Global Kullanıcılar: HKIAC Tahkimini zorunlu kılar ve toplu dava feragatnamesi içerir.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Ekim 2024'te Crypto.com, bir Wells bildirimi (Wells notice) aldıktan sonra Teksas'ta SEC'e dava açarak "saldırgan" (offensive) dava yaklaşımını (aynı zamanda Coinbase tarafından da kullanılan bir strateji) benimsedi. Bu dava, SEC'in kripto varlıkları düzenleme konusundaki temel yetkisine meydan okuyordu. Bu davanın, SEC'in 2025 politika eksen kaymasıyla aynı doğrultuda şimdi düşürülmesi muhtemeldir.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Britanya Virjin Adaları (BVI) şirketi olan iFinex Inc. tarafından işletilmektedir. Tether'in kardeş şirketidir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Tüm hizmetler (Borsa ve Türev Ürünler) için ToS, açıkça ve tavizsiz bir şekilde (explicitly and uncompromisingly) Britanya Virjin Adaları Yasaları'na tabidir. Tüm anlaşmazlıklar BVI'da çözülmelidir; bu da global kullanıcılar için yüksek maliyetli bir engeldir.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Bitfinex ve Tether'in uzun bir düzenleyici yaptırım geçmişi vardır. 2021'de New York Başsavcılığı (NYAG) ile 18.5 milyon dolar ve CFTC ile 41 milyon dolar karşılığında uzlaşmaya vardılar. Bu uzlaşmalar, Tether (USDT) stabilcoin'inin her zaman 1'e 1 ABD doları ile tam olarak desteklendiğine dair yalan beyanlardan (false statements) kaynaklanıyordu; NYAG bu iddiayı "bir yalan" (a lie) olarak nitelendirdi. Bitfinex aynı zamanda New York'ta kapsamlı piyasa manipülasyonu iddiasıyla devam eden In re Tether toplu davasında (önemli bir şekilde, davanın düşürülmesi taleplerini atlattı) davalı konumundadır.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Nieve Cruz PA Corporation gibi şeffaf olmayan (opaque) bir yasal isim altında faaliyet göstermektedir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: BingX ToS'u, bu raporda tespit edilen en karmaşık ve pahalı anlaşmazlık çözüm maddelerinden birini içermektedir.
Geçerli Hukuk: İngiltere ve Galler.
Zorunlu Çok Aşamalı Süreç: Bir mağdur doğrudan tahkime gidemez. Önce gayri resmi bir çözüm denemesi gerekir.
Bu başarısız olursa, "Anlaşmazlığı SIAC'ın Arabuluculuk Kurallarına (Mediation Rules) uygun olarak Singapur Uluslararası Tahkim Merkezi'ndeki (SIAC) işlemlere öncelikle sevk etmelidirler".
Yalnızca arabuluculuk 90 gün sonra başarısız olursa, anlaşmazlık "SIAC tarafından yürütülen tahkime sevk edilebilir ve nihai olarak çözülebilir".
Bu tahkim, tek bir hakemden katbekat daha pahalı olan üç hakemli bir panel gerektirmektedir.
İki kıtaya yayılan (İngiltere hukuku, Singapur forumu) bu çok aşamalı, çok maliyetli süreç, bireysel hak arayışını imkansız kılmak için tasarlanmış bir 'ekonomik şah mat'ın (economic checkmate) ta kendisidir.
Kurumsal/Yargı Yetkisi: Kraken, Payward, Inc. tarafından işletilen ABD merkezli bir borsadır. ABD genelinde eyalet düzeyindeki para aktarım düzenleyicileri (money transmission regulators) nezdinde kapsamlı bir lisanslamaya sahiptir.
ToS/Anlaşmazlık Çözümü: Kraken, özellikle ABD kullanıcıları için bu rapordaki en önemli istisnadır (outlier). Coinbase'in aksine, ABD aracılık sözleşmesi zorunlu bir tahkim maddesi içermemektedir.
Geçerli Hukuk: Kaliforniya olarak belirtilmiştir.
Tüm yasal işlemlerin çözümü için 'Kaliforniya mahkemelerine' münhasır yargı yetkisi tanır.
Bu ayrım kritiktir. Kraken, (Kore'nin Upbit'i ile birlikte) kullanıcılarına kamuya açık bir dava (public litigation) için uygulanabilir bir yol sağlayan yegane borsalardan biridir. Bu, mağdurların tahkim maliyetiyle engellenmemesi ve en önemlisi bir toplu dava (class action) oluşturmaya teşebbüs edebilmeleri anlamına gelir. Bu durum, yasal erişim perspektifinden bakıldığında, Kraken'i ABD'deki en hesap verebilir (most accountable) borsa yapmaktadır.
Hukuki/Regülasyonel Geçmiş: Önceki SEC yönetimi, 2023 yılında Kraken'i kayıtsız bir borsa olarak faaliyet göstermekten dolayı dava etmişti. Yeni 2025 politikasıyla uyumlu olarak, SEC bu davayı Mart 2025'te feragatle (with prejudice) resmi olarak düşürdü.
Yatırımcı koruma manzarası derin bir değişim (flux) halindedir. Borsalar tarafından oluşturulan hukuki engeller, şimdi gelişmiş dünyanın geri kalanının tam tersi yönde ilerleyen ABD düzenleme politikasındaki sarsıcı bir eksen kayması (seismic shift) ile güçlendirilmektedir.
2025 yılında, yeni ABD yönetimi, önceki SEC'in 'yaptırım ağırlıklı' (enforcement-heavy) yaklaşımından temel bir kopuş (pivot) başlattı. Kripto yanlısı bir Başkanlık Kararnamesi (Executive Order), dijital varlıkların 'sorumlu büyümesini desteklemek' için yeni bir ton belirledi.
Bu politika, yeni SEC liderliği (Başkan Paul Atkins ve Komisyon Üyesi Hester Peirce dahil) tarafından derhal uygulandı ve 'Büyük Davadan Düşürme' (Great Dismissal) ile sonuçlandı. SEC, art arda Coinbase, Kraken ve Binance'e karşı açtığı amiral gemisi niteliğindeki hukuk davalarını düşürmek için başvuruda bulundu.
SEC'in kendi basın açıklamaları, bu davadan düşürmelerin davaların hukuki esasına (legal merits) dayanmadığını, aksine 'düzenleyici yaklaşımını reforme etme ve yenilemeye yönelik devam eden çabaları' kolaylaştırmak için alınan takdire bağlı politika kararları olduğunu açıkça belirtmektedir.
Endüstri tarafından ne kadar memnuniyetle karşılansa da, bu eksen kayması mağdurların konumunu felaket bir şekilde baltalamıştır. Terraform emsali (bkz. 3.2), borsaları LUNA gibi tokenları listelemekten sorumlu tutmak için nihayet bir hukuki teori (Howey ihlali) yaratmıştı. 2025'teki davadan düşürmeler, bu emsali uygulayacak kaynaklara ve yetkiye sahip tek kurumu -yani SEC'i- devre dışı bırakmıştır. Düzenleyici 'avcıların zirvesindeki' (apex predator) kurum yedek kulübesine çekildiğinde, borsaların yüksek riskli, yüksek ücretli tokenları listeleme yönündeki ekonomik teşviki, (artık var olmayan) yasal riskten katbekat ağır basmaktadır. Bu durum neredeyse kesinlikle daha fazla spekülatif listelemeye ve daha fazla mağdura yol açacaktır.
Önerilen yasal çözüm olan 2025 Dijital Varlık Piyasası Netlik Yasası (CLARITY Act), bu yeni, endüstri dostu rejimi daha da sağlamlaştırmaktadır.
Yasanın birincil amacı, SEC ile CFTC arasındaki yargı yetkisi savaşını sona erdirmektir. Bunu, 'dijital emtialar' (digital commodities) adı verilen yeni bir varlık sınıfı yaratarak ve bunlar üzerinde CFTC'ye yetki vererek yapmaktadır. Ayrıca token ihraççılarının blockchain'lerini 'olgun' (mature) olarak 'sertifikalandırmaları' (certify) için bir yol yaratarak onları SEC kaydından muaf tutmaktadır.
Bu yasa, borsaları tam da mağdurların aradığı sorumluluktan etkili ve geriye dönük olarak (effectively and retroactively) ibra edecektir (absolve). Çöken bir token'ı listelediği için bir borsanın savunması artık karmaşık bir hukuki argüman olmayacak; basit bir yasal argüman olacaktır: "Kayıtsız bir menkul kıymet listelemedik; CLARITY Yasası'nın tanımladığı ve SEC'in üzerinde yargı yetkisi olmayan bir 'dijital emtia' listeledik." Yasa, mağdurların hak aramasından ziyade endüstri için 'netliği' (clarity) önceliklendirmektedir.
ABD'nin eksen kayması, Kripto Varlık Piyasaları (MiCA) düzenlemesini hayata geçiren Avrupa Birliği ile keskin bir tezat (stark contrast) oluşturmaktadır.
MiCA, kapsamlı, tüketiciyi koruma yanlısı bir çerçevedir. Tüm Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcılarının (CASPs) AB'de faaliyet göstermek için yetkilendirilmesini zorunlu kılar.183 Kritik olarak, ihraççı sorumluluğu (issuer liability) getirir ve çoğu token arzı için ayrıntılı bir 'teknik doküman' (white paper) yayınlanmasını gerektirir. Ayrıca borsalar için katı organizasyonel, davranışsal ve kamuyu aydınlatma kuralları belirler. Bybit ve KuCoin gibi borsaların şu anda Avusturya gibi AB üyesi ülkelerde aktif olarak MiCA lisansı aramalarının nedeni bu net çerçevedir.137 Dolayısıyla dünya büyük bir 'regülasyonel ayrışma' (regulatory divergence) yaşamaktadır: AB zorunlu hesap verebilirliğe doğru ilerlerken, ABD kuralsızlaştırmaya (deregulation) doğru ilerlemektedir.
2025 ABD politika eksen kayması, hükümetin en üst seviyesinde ortaya çıkan ciddi çıkar çatışmaları görünümüyle daha da karmaşık bir hale gelmektedir.
Ticari Faaliyet: Trump ailesi, World Liberty Financial (WLF) adlı bir şirket aracılığıyla kripto piyasasında aktif bir katılımcıdır.
Anlaşma: 2025 yılında, WLF'nin stabilcoin'i (USD1), bir BAE (Emirati) yatırım firması ve Binance'i içeren 2 milyar dolarlık bir işlemde kullanılmıştır.
Davadan Vazgeçme: Yeni SEC yönetimi, sonrasında Binance'e karşı açtığı hukuk davasını (civil enforcement action) düşürmüştür.
Af Kararı: Ekim 2025'te, Başkan Trump, federal suçlardan hüküm giymiş olan Binance'in kurucusu Changpeng Zhao için tam bir başkanlık affı (full presidential pardon) çıkarmıştır.
Başkan, af kararı sorulduğunda "[Zhao]'nun kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını" (no idea who [Zhao] is) ve "bunun bir Biden cadı avı olduğunu duyduğunu" (heard it was a Biden witch hunt) iddia etmiştir.
Bu olaylar dizisi, cezasızlık sisteminin artık sadece fiili (de facto) (hukuki engellerle elde edilen) olmadığını, hukuki (de jure) (resmi yürütme eylemleriyle elde edilen) hale gelmeye başladığını göstermektedir. Dünyanın en büyük borsası, cezai suçlamaları kabul etmiş olmasına rağmen, aktif, milyarlarca dolarlık ticari çıkarları paylaştığı bir yönetim tarafından hukuki sorumluluğundan (civil liability) ibra edilmiş ve kurucusu affedilmiştir. Bu gelişme, piyasaya hukuki uyumun, siyasi ve finansal hizalanmanın gerisinde kalabileceği (ikincil olabileceği) sinyalini vermektedir.
Yüz binlerce mağdur için, hak aramaya yönelik hukuki ve düzenleyici yollar neredeyse tamamen tıkanmıştır. Ancak, birkaç dar, yüksek maliyetli veya alışılmadık (unconventional) yol varlığını sürdürmektedir.
'Tasarlanan' yol - HKIAC ve SIAC gibi forumlardaki uluslararası tahkim - bir tüketici mahkemesi (small claims court) değildir. Bu, yüksek değerli B2B (şirketler arası) ticari anlaşmazlıklar için tasarlanmış sofistike, meşru ve olağanüstü pahalı bir sistemdir. Üç hakemli bir panelin ve uluslararası hukuk ücretlerinin maliyeti, bunu yalnızca milyonlarca dolarlık kayıpları olan 'balinalar' (whales) için uygulanabilir kılmaktadır.
Bu sistemin bireysel yatırımcılar tarafından tek 'başarılı' kullanımı, 2021'de Binance'e karşı HKIAC'ta açılan toplu tahkimdir (mass arbitration). Bu, tek uygulanabilir modeli sunmaktadır: Mağdurlar, maliyet engelini aşmak için taleplerini ve fonlarını uzmanlaşmış bir hukuk bürosu aracılığıyla birleştirmek (aggregate) zorundadır.
MEXC olayının gösterdiği gibi, hukuk sistemi aşılamaz bir kale olduğunda, hak aramanın tek etkili yolu itibari bir yol olabilir. Bir trader, zincir üstü (on-chain) araştırmacı ZachXBT'nin yardımıyla 3 milyon dolarlık şikayetini kamuoyuna taşıdığında, ortaya çıkan 'bank run' (müşteri kaçışı) söylentileri ve para çekme işlemlerindeki ani artışlar borsanın ödeme gücünü (solvency) tehdit etti. CSO'nun (Güvenlikten Sorumlu Yönetici) kamuya açık özrü ("Battırdık" / "We fucked up") hukuki bir karar değil, ticari bir karardı: 3 milyar dolarlık bir 'bank run' riskine girmektense 3 milyon doları iade etmek daha ucuzdu. Bu "kamuoyu mahkemesi", yüksek riskli, yüksek ödüllü ancak etkinliği kanıtlanmış (demonstrably effective) bir araç olmaya devam etmektedir.
Yargı Yetkisi Güvenliğini Önceliklendirin: Tek ve en önemli faktör borsanın yasal yargı yetkisidir. Yasal koruma arayan yatırımcılar, yalnızca zorunlu tahkim maddesi bulunmayan, güçlü, ana karada (onshore) yerleşik bir borsayı kullanmalıdır. Bu analize dayanarak, en net seçenekler Kraken (ABD - Kaliforniya Mahkemeleri) ve Upbit'tir (Güney Kore - Kore Mahkemeleri).
Talepleri Birleştirin: Bireysel tahkim başvurusunda bulunmaya çalışmayın. Mağdurlar, gerekli ekonomik kaldıracı oluşturmak için "toplu tahkim" (mass arbitration) konusunda uzmanlaşmış hukuk bürolarını aramalıdır.
Kamuoyu Baskısı Uygulayın: Offshore borsalar (örn. MEXC, HTX) için hukuki yol fiilen mevcut değildir. Hak aramanın kanıtlanmış tek yolu, borsanın itibarını ve varlık tabanını inandırıcı bir şekilde tehdit eden koordineli bir kamuoyu baskı kampanyasıdır.
MiCA Çerçevesini Benimseyin: AB'nin MiCA düzenlemesi, ABD ve diğer ulusların benimsemesi gereken, tüketicinin korunması için hazır, kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. CASP yetkilendirmesi ve 'white paper' sorumluluğu konusundaki zorunlulukları yeni küresel standarttır.
Tüketici Sözleşmelerinde Toplu Dava Feragatnamelerini Yasaklayın: En etkili ve basit ABD yasal reformu, (kripto borsa ToS'ları gibi) tüketici katılım sözleşmelerindeki (adhesion contracts) toplu dava feragatnamelerini uygulanamaz (unenforceable) hale getirmek olacaktır. Bu tek hamle, kolektif hak arama için en güçlü aracı geri getirecek ve borsaları kendi kendini düzenlemeye (self-regulate) veya mali açıdan yıkıcı toplu davalarla yüzleşmeye zorlayacaktır.
Geleneksel varlıkların ötesinde, senet tokenizasyonu ve diğer dijital finansal araçlar için uzman hukuki rehberliğimizi keşfedin.
Araştırma, kullanıcının sorgusundaki önermeyi doğrulamaktadır: Kripto varlık piyasası, en büyük borsaları tarafından mimarilendirildiği şekliyle, "tasarım yoluyla cezasızlık" (impunity by design) sistemidir.
Bu cezasızlık, iki katmanlı bir sözleşme kalesi aracılığıyla elde edilmektedir. Dış duvar, BVI, Seyşeller ve Cayman Adaları'ndaki offshore paravan şirketlerin (shell corporations) oluşturduğu yargı yetkisi labirentidir; bu da dava açmayı mali ve lojistik olarak mantıksız (irrational) kılar.1 İç duvar ise, atomize edilmiş (bireyselleştirilmiş) kullanıcıları fahiş derecede pahalı, özel ve yabancı tahkim forumlarına zorlayan sözleşmesel bir tuzak olan Hizmet Koşulları'dır (Terms of Service).
Bu sistem, borsaların yüksek düzeyde spekülatif tokenları listelemesine, onlar yükselirken alım satım ücretlerini toplamasına ve onlar "çakılırken" (plummet) tüm sorumluluğu reddederek binlerce mağduru çaresiz bırakmasına (with no recourse) olanak tanır.
Bu zırhı delmeye başlayan hukuki emsaller - yani Howey temelli Terraform kararı ve Williams v. Binance yargı yetkisi doktrini - Amerika Birleşik Devletleri'nde 2025'teki SEC yaptırım eylemlerinin "Büyük Davadan Düşürülmesi" (Great Dismissal) ile etkisiz hale getirilmiştir (neutered).
Bu yeni düzenleyici manzara, önerilen CLARITY Yasası ve Binance/Trump ilişkisindeki rahatsız edici siyasi kayırmacılık (political cronyism) görünümüyle birleştiğinde, hesap verebilirliğin son direklerini de ortadan kaldırmıştır. Yatırımcıların aradığı sorumluluk tesadüfen ortada yoktur; cerrahi ve sistemik bir şekilde ortadan kaldırılmıştır.
Bu rapordaki kanıtlar açık: kripto borsalarının mevcut hukuki ve düzenleyici çerçevesi, bireysel hak arama yollarını ekonomik açıdan mantıksız kılmak için tasarlanmıştır. Bir token çöküşünün, güvenlik ihlalinin veya piyasa manipülasyonunun mağduru olduysanız ve bu çalışmada detaylandırılan yargı yetkisi labirenti ve zorunlu tahkim maddeleri ile karşı karşıyaysanız, tek taraflı bir yaklaşım büyük olasılıkla sonuçsuz kalacaktır. Bu "sözleşme kalesini" etkili bir şekilde aşmak için sofistike ve kolektif bir hukuki strateji gereklidir. Genesis Hukuk, uluslararası kripto varlık davaları, toplu tahkim ve offshore kuruluşlara karşı yargı yetkisi zorluklarının karmaşık ortamında uzmanlaşmıştır.
Cezasızlık sisteminde yalnız yol almayın. Talebinizi birleştirmek ve uygulanabilir yasal yolları takip etmek için Genesis Hukuk ile bugün gizli bir danışma için iletişime geçin.
Binance veya Coinbase'e dava açabilir misiniz? Zorunlu tahkim ve offshore yetki nedir? Kripto kayıplarını telafi etme yolundaki yasal haklarınız (ve engeller) hakkında Genesis Hukuk'tan doğrudan yanıtlar.
Muhtemelen iki temel hukuki engel tarafından engelleniyorsunuz. Birincisi, borsanın ToS'u (Hizmet Koşulları) neredeyse kesinlikle, bir anlaşmazlığın görülebileceği tek yer olarak kendi yerel yargı bölgelerini (örneğin, Britanya Virjin Adaları - BVI) belirten ve sizin de kabul ettiğiniz bir "yetki şartı" (forum selection clause) içermektedir. Mahkemeler, özellikle ABD'de, dava açmayı caydırmak için tasarlanmış gibi görünseler bile, bu maddeleri geçersiz kılma konusunda "büyük bir isteksizlik" (extreme reluctance) göstermiştir. İkincisi, o offshore yargı bölgesinde bir dava başlatabilmek için bile, davanızın görülmeye başlanmasından önce maliyetli ve karmaşık bir ön adım olan, bir Cayman veya BVI mahkemesine "yargı alanı dışında tebligat" (service out of the jurisdiction) için başvurmak gibi karmaşık yerel prosedürlerini takip etmeniz gerekir.
Zorunlu tahkim, borsayı bir kamu mahkemesinde dava etme hakkınızdan sözleşmesel olarak feragat ettiğiniz anlamına gelir. Bunun yerine, anlaşmazlığınızı belirli bir uluslararası kurum tarafından yürütülen özel, "nihai ve bağlayıcı" (final and binding) bir süreç yoluyla çözmekle yasal olarak bağlısınız. Büyük offshore borsaların çoğu için bu, talebinizi Hong Kong Uluslararası Tahkim Merkezi (HKIAC) veya Singapur Uluslararası Tahkim Merkezi (SIAC) gibi uzak ve pahalı bir uluslararası foruma sunmanız gerektiği anlamına gelir. Bu süreç, tek bir yatırımcı için caydırıcı derecede pahalı olabilir.
Neredeyse kesin olarak Hizmet Koşulları'ndaki bir "Toplu Dava Feragatnamesi" (Class Action Waiver) tarafından engelleniyorsunuz. Bu madde sizi açıkça herhangi bir anlaşmazlığı "bireysel olarak" (as an individual) çözmeye zorlar ve "bir toplu davaya veya başka bir tür temsili davaya" (representative proceeding) katılmanızı yasaklar. Yatırımcıların 2021'de Binance'e karşı "toplu dava" tarzı bir "toplu tahkim" (class arbitration) denemesinden sonra, birçok platform şartlarını "toplu tahkimleri" de açıkça yasaklayacak şekilde güncelledi ve böylece her mağdurun talebinin bireysel olarak yapılmasını fiilen güvence altına aldı.
Bu son derece zordur ve başarılı olması pek olası değildir. Yerel mahkemenizde bir "gıyabi karar" (default judgment) alsanız bile, borsanın sizin ülkenizde neredeyse kesinlikle hiçbir varlığı bulunmamaktadır. Daha sonra bu kararı alıp borsanın yerel yargı bölgesine (örn. Seyşeller, BVI, Panama) götürmeniz ve yabancı mahkeme kararınızın "tanınması ve tenfizi" (recognized and enforced) için ikinci bir yasal işlem başlatmanız gerekir. Bu süreç karmaşık ve maliyetlidir ve yabancı mahkeme, kararınızı kendi "kamu düzenine" (public policy) aykırı bulursa veya yerel yasalar (örneğin, kripto para birimleriyle ilgili olarak) farklıysa, kararınızı tenfiz etmeyi reddedebilir.
ABD Adalet Bakanlığı (DOJ) ve FBI gibi devlet kurumları, genellikle çalınan fonların ele geçirilmesiyle sonuçlanan cezai soruşturmalar yürütse de, bu cezai kovuşturma (criminal prosecution) içindir ve bireylerin bir offshore borsaya karşı hukuki taleplerine (civil claims) doğrudan yardımcı olmaz. Mağdurlar, özel "kripto kurtarma" (crypto recovery) hizmetlerine karşı son derece dikkatli olmalıdır. Hükümet, dolandırıcılık kurbanlarını hedef alan, genellikle mağdurun "devletle bağlantılı bir listede" olduğunu iddia eden ve fonları kurtarmayı teklif edip onları daha fazla sömüren "sahte hukuk büroları" (fictitious law firms) hakkında kamuoyu uyarıları yayınlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, bunun için birincil hukuki teori, token'ı bir "kayıtsız menkul kıymet" (unregistered security) olarak sınıflandırmaya dayanmaktadır. Dönüm noktası niteliğindeki SEC v. Terraform Labs davasında, bir federal mahkeme LUNA ve UST token'larının hukuken (as a matter of law) menkul kıymet olduğuna hükmetti. Mahkemenin gerekçesi, endüstrinin bunun yalnızca ilk satışlar için geçerli olduğu yönündeki savunmasını reddederek, ikincil piyasa işlemlerine (secondary market trades) aracılık eden borsaların da kayıtsız menkul kıymet işlemi yaptığı iddialarına kapı araladı. Benzer şekilde, Williams v. Binance davası da ABD'de ikamet edenlere token satan uluslararası borsalara ABD menkul kıymetler yasalarının uygulanabileceğini teyit etti. Ancak, bireysel bir mağdurun bu emsalleri başarılı bir şekilde kullanma yeteneği, borsanın Hizmet Koşullarındaki zorunlu tahkim ve yargı yetkisi engelleri tarafından ciddi şekilde sınırlandırılmıştır.