Dijital Hafıza ve Akademik Miras Arasında: Unutulma Hakkının Üniversite Arşivleri İçin Anlamı ve Geleceği

Sercan Koç

Kurucu

November 7, 2025

15 min read

Giriş: Dijital Kalıcılığın Belirsiz Sınırları

Yirmi birinci yüzyıl, internetin sonsuz hafıza kapasitesinin doğurduğu en temel hukuki meydan okumalardan biri olan "unutulma hakkı" kavramını hukuk ve toplum gündeminin merkezine yerleştirmiştir. Bu yeni nesil insan hakkı, bireyin dijital geçmişinin yüklerinden arınmış bir şekilde geleceğini şekillendirme talebi ile akademinin bilimsel kayıtların bütünlüğünü, erişilebilirliğini ve gelecek nesiller için korunmasını temel alan kurucu taahhüdü arasında kaçınılmaz bir gerilim yaratmaktadır. Bu raporun temel amacı, bu karmaşık soruyu yanıtlamaktır: Bilginin koruyucusu konumundaki akademik kurumlar, sürekli gelişen Türk hukuk sistemi içerisinde birbiriyle çatışan bu iki temel zorunluluğu nasıl uzlaştırabilir? Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi'nin bu alandaki dönüm noktası niteliğindeki kararları, bu acil tartışmanın fitilini ateşleyen temel katalizörler olarak öne çıkmaktadır. Bu nedenle akademik arşivlerin geleceği, dijital hafızanın silinmezliği ile bireysel özerkliğin korunması arasındaki hassas dengenin nasıl kurulacağına bağlıdır.

Bölüm I: Türk Hukukunda Unutulma Hakkı: Çok Yönlü Bir Doktrin

Bu bölümde konunun karmaşıklığını anlamak için gerekli olan hukuki ve kavramsal temel atılmaktadır. Unutulma hakkının tanımı, yasal dayanakları ve diğer temel haklarla olan ilişkisi, Türk hukuk sistemi özelinde derinlemesine incelenmektedir.

1.1. Kavramsal Temeller: Mahremiyetten Dijital Unutuluşa

Hakkın Tanımlanması

Unutulma hakkının kapsamlı bir tanımını oluşturmak için çeşitli kaynakların sentezlenmesi gerekmektedir. Türk hukukunda en sık atıf yapılan tanım, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) tarafından yapılmıştır: "üstün bir kamu yararı olmadığı sürece, dijital hafızada yer alan geçmişte yaşanılan olumsuz olayların bir süre sonra unutulmasını, başkalarının bilmesini istemediği kişisel verilerin silinmesini ve yayılmasının önlenmesini isteme hakkı". Bu tanım, bireyin kendi dijital ayak izi ve kişisel verileri üzerindeki kontrolünü vurgulayan akademik tanımlarla desteklenmektedir. Esasen bu hak, bireye kendisine ait kişisel verinin nerede, nasıl ve ne zamana kadar kullanılabileceğine dair bir kontrol yetkisi tanımaktadır.

Diğer Haklardan Ayrımı

Unutulma hakkını diğer hukuki taleplerden ayıran en kritik nokta, hakkın konusunu oluşturan bilginin niteliğidir. Bu hak zamanla güncelliğini yitirmiş, konuyla ilgisiz hale gelmiş veya birey için orantısız bir zarara yol açan, hukuka uygun olarak yayımlanmış ve doğru olan bilgileri hedef alır. Bu özellik, unutulma hakkını yasa dışı veya iftira niteliğindeki içeriklerin kaldırılmasına yönelik taleplerden kesin bir şekilde ayırır; zira bu tür talepler farklı hukuki yollarla çözümlenir. Unutulma hakkı, meşru bir zeminde var olan bir verinin, zamanın geçmesiyle birlikte bireyin hayatında yarattığı olumsuz etkinin ortadan kaldırılmasını amaçlar.

Uluslararası Kökenler ve Etkisi

Unutulma hakkının modern anlamdaki kökenleri, Avrupa Birliği (AB) hukukuna dayanmaktadır. Özellikle, AB Genel Veri Koruma Tüzüğü'nün (GDPR) 17. Maddesi'nde düzenlenen "silme hakkı" ('right to erasure') ve Avrupa Birliği Adalet Divanı'nın (ABAD) 2014 tarihli emsal niteliğindeki Google İspanya kararı, bu hakkın küresel ölçekte tanınmasını sağlamıştır. Bu uluslararası arka plan, Türk mahkemelerinin konuya yaklaşımını ve geliştirdiği içtihatları şekillendiren entelektüel akımları anlamak açısından hayati öneme sahiptir.

1.2. Türk Hukuk Mozaiği: Anayasal ve Yasal Dayanaklar

Açık Bir Kanunun Yokluğu

GDPR'nin aksine, Türk hukuk sisteminde "unutulma hakkı" adıyla açıkça düzenlenmiş müstakil bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Bu hak kanun koyucunun değil, yargı organlarının içtihatlarıyla geliştirilmiş bir hukuki yapıdır. Bu durum hakkın sınırlarının ve uygulanma koşullarının belirlenmesinde mahkeme kararlarını öncelikli referans noktası haline getirmektedir. GDPR'nin 17. Maddesi gibi açık bir metnin olmaması, kurumlar için hukuki belirsizlik yaratmaktadır. Uyumluluk, net bir kontrol listesini takip etmekten ziyade, sürekli gelişen bir içtihat bütününü yorumlama meselesi haline gelmektedir. Bu durum Avrupa'daki muadillerine kıyasla Türkiye'deki kurumlar için risk değerlendirmesi ve politika oluşturmayı çok daha zorlu kılmakta, özel hukuki danışmanlık ve sağlam iç müzakere süreçlerine olan ihtiyacı artırmaktadır.

Anayasal Dayanaklar

Türk mahkemeleri, unutulma hakkını Anayasa'da yer alan bir dizi temel haktan türetmiştir. Bu haklar, unutulma hakkının anayasal temelini oluşturur:

  • Madde 20: Özel Hayatın Gizliliği ve Kişisel Verilerin Korunması: Bu madde, hakkın en temel dayanağı olarak kabul edilir.

  • Madde 17: Kişinin Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkı: Bireyin onurunun ve itibarının korunması bu madde kapsamında değerlendirilir.

  • Madde 5: Devletin Temel Amaç ve Görevleri: Devletin, bireyin maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlama görevi, unutulma hakkının pozitif bir yükümlülük olarak görülmesine zemin hazırlar.

Yasal Çerçeve (KVKK ve 5651 Sayılı Kanun)

  • 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK): KVKK, unutulma hakkının uygulanması için temel mekanizmayı sunar. Özellikle Kanun'un 7. Maddesi ("Kişisel verilerin silinmesi, yok edilmesi veya anonim hale getirilmesi") ve 11. Maddesi ("İlgili kişinin hakları"), işleme amacının ortadan kalkması durumunda bireylere verilerinin silinmesini talep etme hakkı tanır. Bu hükümler, unutulma hakkı taleplerinin hukuki altyapısını oluşturur.

  • 5651 Sayılı Kanun: İnternet ortamında yapılan yayınları düzenleyen bu kanun, özellikle içerik kaldırma ve erişimin engellenmesine ilişkin 9. ve 9/A Maddeleri ile bir araç olarak kullanılabilir. Ancak, 5651 sayılı Kanun'un uygulama alanı genellikle özel hayatın gizliliği gibi açık hak ihlalleriyle sınırlıyken, unutulma hakkının kapsamı daha geniştir ve hukuka uygun içerikleri de kapsayabilir.

1.3. Dengeleme Zorunluluğu: İfade Özgürlüğü ve Kamu Yararı ile Uzlaşma

İçkin Çatışma

Unutulma hakkı mutlak bir hak değildir. Bu hak ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve kamunun bilgiye erişim hakkı gibi diğer temel hak ve özgürlüklerle dengelenmek zorundadır. Hukuk sisteminin görevi, bu çatışan haklar arasında adil bir denge kurmaktır.

"Üstün Kamu Yararı" İstisnası

Bu dengelemenin merkezinde "üstün kamu yararı" (üstün kamu yararı) kriteri yer alır. Unutulma hakkı ancak bireyin unutulma menfaatinin, kamunun hatırlama menfaatine ağır basması durumunda ileri sürülebilir. Bu da her somut olayın kendi koşulları içinde değerlendirilmesini gerektiren esnek bir testtir.

Araştırma Amaçlı Yasal İstisnalar

Akademik dünya için en önemli hukuki savunma mekanizmalarından biri, yasal düzenlemelerde yer alan istisnalardır. Hem KVKK hem de GDPR uygun güvenceler sağlanması koşuluyla tarihsel, istatistiksel veya bilimsel amaçlarla kişisel verilerin işlenmesine devam edilmesine izin vermektedir. Ancak bu istisna akademik kurumlara mutlak bir dokunulmazlık sağlamaz. Yargıtay HGK'nın Bölüm II'de incelenecek olan kararı, bu istisnanın sınırlarını daraltan ve "bilimsel amaç" savunmasını sorgulayan bir nitelik taşır. Bir akademik arşivin hukuki savunması, "bu bilimsel bir yayındır" demekle sınırlı kalamaz. Savunma, "bu belirli kişisel veri, bu yayının bilimsel ve tarihsel değeri için vazgeçilmezdir" şeklinde kurulmak zorundadır. Bu durum ispat yükünü önemli ölçüde kuruma kaydırmaktadır.

Çok Faktörlü Dengeleme Testi

Uygulamada, mahkemeler ve Kişisel Verileri Koruma Kurulu (KVKK), bu dengeyi kurmak için bir dizi kriter geliştirmiştir. Bu kriterler her bir talebin değerlendirilmesinde yol gösterici olur:

  • İlgili kişinin kamusal profili: Kişinin siyasetçi, ünlü veya kamusal bir figür olup olmaması.

  • Bilginin niteliği ve içeriği: Ceza mahkumiyeti, değer yargısı, olgusal gerçeklik gibi.

  • Bilginin güncelliği: Olayın üzerinden ne kadar zaman geçtiği.

  • Kamuoyu tartışmasına veya genel çıkara katkısı.

  • Tarihsel, bilimsel veya istatistiksel değeri.

  • Erişilebilirliğin devam etmesinin bireye verdiği zarar.

Bölüm II: Emsal İçtihatlar: Yüksek Mahkemelerin Dijital Kayıtları Şekillendirmesi

Bu bölüm teoriden pratiğe geçerek, Türkiye'de unutulma hakkının modern uygulamasını tanımlayan iki temel mahkeme kararını analiz etmektedir. Bu kararlar akademik kurumların uymakla yükümlü olduğu hukuki çerçeveyi somutlaştırmaktadır.

2.1. Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Dijital Arşivlerde Orantılılık Emri (N.B.B. Kararı, B. No: 2013/5653)

Davanın Arka Planı

Dava bir bireyin, 14 yıl önce uyuşturucu kullanımı nedeniyle aldığı adli para cezasına ilişkin haberlerin, ulusal bir gazetenin internet arşivinden kaldırılması talebine dayanmaktadır. Başvurucu, bu eski haberlere internet üzerinden kolayca ulaşılmasının, hayatını yeniden kurma çabalarını engellediğini ve itibarını zedelediğini iddia etmiştir.

Mahkemenin Gerekçesi

Anayasa Mahkemesi bu eski habere basit bir isim aramasıyla kalıcı ve kolay bir şekilde erişilmesinin, başvurucunun Anayasa'nın 17. Maddesi'nde güvence altına alınan "şeref ve itibarın korunması hakkı"nı (şeref ve itibarın korunması hakkı) ihlal ettiğine karar vermiştir. Kararda belirleyici olan faktörler; aradan geçen uzun zaman, konunun kamu yararı açısından güncelliğini yitirmiş olması, suçun niteliği ve haberin erişilebilirliğinin devam etmesinin bireyin hayatı üzerindeki orantısız olumsuz etkisidir.

Orantılılık İlkesi ve Daha Az Müdahaleci Yöntemler

Bu kararın en kritik sonucu AYM'nin benimsediği yaklaşımdır. Mahkeme, amacın arşivi tamamen silerek tarihi yeniden yazmak olmadığını açıkça belirtmiştir. Bunun yerine çatışan hakları dengeleyen daha az müdahaleci ve orantılı yöntemlerin uygulanması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkemenin önerdiği yöntemler şunlardır:

  • Arama motorlarından indeksin kaldırılması (kişinin adıyla yapılan aramalarda sonucun çıkmaması).

  • Haberin anonim hale getirilmesi (isim ve kimliği tanımlayıcı diğer bilgilerin metinden çıkarılması).

  • İçeriğin belirli bir kısmına erişimin engellenmesi.

Arşivler İçin Sonuçları

Bu karar akademik arşivler de dahil olmak üzere, uzun vadeli tüm dijital arşivler için güçlü bir emsal teşkil etmektedir. Bilginin doğru ve yasal olarak yayımlanmış olması durumunda dahi, hassas kişisel verilere kalıcı ve kolayca aranabilir şekilde kamusal erişim sağlanmasının hukuken savunmasız olduğunu göstermektedir.

2.2. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK) ve Bilimsel Eserlerin İncelenmesi (Karar No: E:2014/4-56, K:2015/1679)

Davanın Arka Planı

Bu dava cinsel saldırı mağduru bir kişinin isminin, rumuz kullanılmadan, çok ciltli bir hukuk şerhi kitabında (bilimsel bir eser) yayımlanması üzerine açılmıştır. Davacı isminin bu şekilde ifşa edilmesinin kişilik haklarını ihlal ettiğini ve unutulma hakkını zedelediğini ileri sürmüştür.

Mahkemenin Çığır Açan Gerekçesi

Yargıtay HGK, mağdur lehine karar vererek ismin kitaptan çıkarılmasına hükmetmiştir. Mahkemenin gerekçesi hukuk dünyası için bir dönüm noktası niteliğindedir: Mağdurun gerçek isminin ve kimliğinin yayımlanmasının, eserin bilimsel veya akademik değerine hiçbir ek katkı sağlamadığı sonucuna varılmıştır. Yargıtay'a göre ismin kullanılması, mağdurun özel hayatına ve unutulma hakkına orantısız bir müdahale teşkil etmektedir, zira eserin bilimsel amacı, ismin baş harfleri veya diğer anonimleştirme teknikleri kullanılarak da pekala sağlanabilirdi.

"Bilimsel Değer" Testi

Bu karar akademik ve bilimsel yayınlarda kişisel verilerin kullanımına yönelik bir "bilimsel değer" veya "gereklilik" testi oluşturmaktadır. Mahkeme "akademik özgürlük" perdesini aralayarak, belirli bir kişisel verinin, eserin bütünlüğü ve amacı için gerçekten gerekli olup olmadığını sorgulamaktadır.

Bu iki karar birbirinden izole olarak değil, birbiriyle uyum içinde bir uyum çerçevesi oluşturmaktadır. Yargıtay HGK kararı, maddi testi (kişisel veri bilimsel olarak gerekli mi?) ortaya koyarken, AYM kararı usuli çareyi (eğer değilse, toptan imha yerine anonimleştirme veya indeksten çıkarma gibi daha az müdahaleci yöntemler kullan) sunmaktadır. Bu durum bir üniversitenin uyum politikasının iki adımlı bir süreç olması gerektiğini ortaya koymaktadır: İlk olarak, itiraz edilen bir yayındaki kişisel verinin bilimsel gerekliliği değerlendirilmeli; ikinci olarak, gereklilik zayıfsa, AYM'nin çözüm araçlarından en az müdahaleci olanı uygulanmalıdır. 

Bu birleşik yaklaşım, kurumlara net ve eyleme geçirilebilir bir strateji sunmaktadır. Ayrıca özellikle AYM kararı ve KVKK rehberliğinde tekrarlanan bir tema, birincil eylemin genellikle kaynak içeriği silmek değil, bireyin adı ile bu içerik arasındaki bağlantıyı arama sonuçlarında kırmak (indeksten çıkarma) olduğudur. Bu da içerik kaldırmadan temel olarak farklı bir yaklaşımdır. Orijinal belge (örneğin tez, makale) üniversitenin sunucusunda bozulmadan kalabilirken, yükümlülük, kişinin adını kullanarak bir kamu arama motoru aracılığıyla kolayca keşfedilmesini önlemektir. Bu durum akademik arşivler için derin mimari sonuçlar doğurur ve uyumun, arşiv kaydının kendisini değiştirmek yerine meta verileri manipüle ederek, robots.txt dosyaları kullanarak veya arama motorlarıyla müzakere ederek sağlanabileceğini göstermektedir. Bu yaklaşım aynı zamanda meşru, kamusal olmayan araştırma erişimi için "bozulmamış" arşiv kopyasını da korur.

Bölüm III: Baskı Altındaki Akademik Arşiv: Yeni Yükümlülüklerle Yüzleşmek

Bu bölüm, I. ve II. Bölümlerdeki hukuki ilkeleri akademik kurumların somut operasyonel gerçekliklerine uygulamaktadır. Unutulma hakkının bilimsel yayınlardan öğrenci kayıtlarına kadar geniş bir yelpazede yarattığı zorluklar ve yükümlülükler incelenmektedir.

3.1. Bilimsel Yayınlar ve Tezler: Bilimsel Kaydın Kalıcılığını Yeniden Tanımlamak

Tezler ve Doktora Çalışmaları

Bu alan en yüksek riskli alanlardan birini oluşturmaktadır. Genellikle mülakatlar, vaka çalışmaları veya etnografik araştırmalardan elde edilen hassas kişisel verileri içeren tezler, artık YÖK Ulusal Tez Merkezi gibi platformlar aracılığıyla küresel olarak erişilebilir durumdadır. Yargıtay HGK'nın emsal kararı bu alana doğrudan uygulanabilir niteliktedir. Özellikle modern veri koruma etiği standartları yaygınlaşmadan önce yazılmış olan eski tezlerin kitlesel olarak dijitalleştirilmesi ve açık erişime sunulması, büyük ve henüz değerlendirilmemiş bir hukuki sorumluluk yaratmıştır. Bu tezlerde yer alan ve anonimleştirilmemiş kişisel verilerin sahipleri, Yargıtay kararına dayanarak verilerinin kaldırılmasını talep etme hakkına sahiptir. Bu durum YÖK ve üniversiteler için geriye dönük olarak büyük bir tarama ve düzeltme yükümlülüğü anlamına gelen, potansiyel bir "saatli bomba" niteliğindedir.

Akademik Dergiler ve Kurumsal Arşivler

DergiPark gibi ulusal platformlar ve üniversitelerin kendi kurumsal arşivleri, on yıllara yayılan devasa yayın koleksiyonlarına ev sahipliği yapmaktadır. Bu platformlar, KVKK kapsamında "veri sorumlusu" veya "veri işleyen" olarak kabul edilir ve bu sıfatla hukuki sorumluluk taşırlar. Onlarca yıllık yayınları, gerekli olmayan kişisel veriler açısından geriye dönük olarak gözden geçirme zorunluluğu, bu kurumlar için önemli bir operasyonel ve mali yük getirmektedir.

YÖK Ulusal Tez Merkezi

YÖK'ün politikaları bu noktada merkezi bir rol oynamaktadır. YÖK'ün ORCID gibi uluslararası yazar kimlik numaralarını zorunlu kılması  ve imzalı jüri onay sayfalarının sisteme yüklenmemesi yönündeki uyarısı, veri koruma konusunda artan bir farkındalığa işaret etmektedir. Ancak tezin metni içinde yer alan kişisel verilerle ilgili temel sorun, hala büyük bir hukuki boşluk ve risk alanı olarak varlığını sürdürmektedir.

3.2. Kurumsal Kayıtlar: Öğrenci ve Mezun Verilerinin Yaşam Döngüsü

"Veri Sorumlusu" Olarak Üniversiteler

Üniversiteler, KVKK uyarınca çok büyük miktarda kişisel veriyi işleyen ve saklayan "veri sorumluları"dır (veri sorumlusu). Bu statü onlara verilerin korunması konusunda ciddi yasal yükümlülükler getirmektedir. Üniversitelerin bu çifte rolü (hem bilgi üreticisi hem de veri sorumlusu) bir çıkar çatışması yaratır. Araştırma kurumu olarak amacı, arşivlerin kalıcılığını savunarak bilgiyi korumak ve yaymaktır. Ancak KVKK kapsamında bir veri sorumlusu olarak yükümlülüğü, veri minimizasyonu ilkesine uymak, saklama süresini sınırlamak ve silme taleplerini yerine getirmektir. Örneğin disiplin cezası almış bir eski öğrenci verilerinin silinmesini talep ettiğinde, üniversitenin veri sorumlusu rolü (bireyi koruma) ile arşivci rolü (kurumsal kaydın bütünlüğünü koruma) çatışır. Bu içsel çatışma, hangi kayıtların kalıcı "akademik/tarihsel arşiv" parçası olduğunu (yüksek bir saklama gerekçesiyle) ve hangilerinin rutin imha takvimlerine tabi olan salt idari kayıtlar olduğunu açıkça belirleyen sofistike, üst düzey bir politika gerektirir.

Risk Altındaki Kayıt Türleri

Analiz, çeşitli kurumsal veri türlerini kapsamalıdır:

  • Öğrenci Kayıtları: Transkriptler, ders kayıtları, notlar gibi veriler idari amaçlar için zorunludur. Ancak, bu verilerin saklanma süresi ve amacı, KVKK'nın veri minimizasyonu ve amaçla sınırlılık ilkeleri uyarınca sorgulanmalıdır.

  • Disiplin Kayıtları: Akademik usulsüzlük veya diğer ihlallere ilişkin kayıtlar son derece hassastır ve unutulma hakkının ele almayı amaçladığı "geçmişteki olumsuz olaylar" tanımına doğrudan uymaktadır.

  • Mezun Bilgileri: Mezunlarla ilişkiler ve bağış toplama faaliyetleri için tutulan verilerin süresiz olarak saklanmasının hukuki dayanağı, KVKK ilkeleri çerçevesinde dikkatle incelenmelidir.

Veri Saklama Politikaları

Bu rapor, üniversitelerin "her şeyi sonsuza kadar sakla" zihniyetinden vazgeçerek, KVKK'nın gerektirdiği şekilde, resmi ve hukuken savunulabilir veri saklama ve imha politikaları geliştirmeleri gerektiğini savunmaktadır. Bu politikalar her veri türü için meşru saklama süresini tanımlamalı ve bu sürenin sonunda verilerin güvenli bir şekilde imha edilmesini sağlamalıdır.

3.3. Araştırmacının İkilemi: Veri Bütünlüğü ve Katılımcı Mahremiyeti

Boylamsal ve İnsan Odaklı Araştırmalar

Unutulma hakkı, bireyleri zaman içinde takip eden (boylamsal) veya insan katılımcılardan kimliği tanımlanabilir veriler kullanan araştırmalar için derin bir zorluk teşkil etmektedir. Bir araştırma katılımcısının yıllar sonra verilerinin silinmesini talep etmesi, bir bilimsel çalışmanın bütünlüğünü, tekrarlanabilirliğini ve bilimsel geçerliliğini temelden baltalayabilir.

Bilgilendirilmiş Onamın Gözden Geçirilmesi

Geleneksel "bilgilendirilmiş onam" formları artık yeterli olmayabilir. Onam süreçleri daha dinamik hale gelmeli ve araştırma bağlamında unutulma hakkının sınırları hakkında açık bilgiler içermelidir. Katılımcılara, verilerinin bilimsel geçerlilik nedeniyle neden saklanması gerektiği ve silme taleplerinin hangi koşullar altında reddedilebileceği net bir şekilde açıklanmalıdır.

Bölüm IV: Uyum İçin Bir Çerçeve: Akademik Kurumlar İçin Pratik Çözümler

Bu son ve eyleme dönük bölüm, üniversitelerin bu karmaşık hukuki ortamda yol alabilmeleri için bir yol haritası sunmaktadır. Amaç hem yasal uyumu sağlamak hem de akademik misyonu korumaktır.

4.1. Prosedürel Yol Haritaları: Unutulma Hakkı Taleplerini Ele Almak İçin Net Politikalar Oluşturmak

Resmi Bir Başvuru Süreci Oluşturma

Üniversiteler, unutulma hakkı taleplerinin sunulması için KVKK'nın veri sahibi başvuru usullerine uygun, açık ve kamuya dönük bir süreç oluşturmalıdır. Bu süreç, belirlenmiş bir iletişim noktası (örneğin, bir KVKK uyum ofisi), standart başvuru formları ve net zaman çizelgeleri içermelidir.

Çok Disiplinli Bir Değerlendirme Komitesi

Akademik yayınlarla ilgili taleplerin tek bir idareci tarafından ele alınması yerine, bu tür talepleri değerlendirmek üzere özel bir komite kurulması önerilmektedir. Bu komite; üniversite hukuk müşavirliği, kütüphane/arşiv yöneticisi, veri koruma görevlisi ve ilgili alandan fakülte uzmanlarını içermelidir. Komitenin görevi, yüksek mahkeme kararlarından türetilen iki aşamalı testi (bilimsel gereklilik + orantılılık) her bir talebe uygulamak olacaktır.

Bir Önceliklendirme (Triage) Sistemi Geliştirme

Gelen talepleri etkin bir şekilde yönetmek için bir sınıflandırma sistemi oluşturulmalıdır:

  • Kategori 1 (Basit İdari Veriler): Güncelliğini yitirmiş mezun iletişim bilgilerinin silinmesi gibi talepler. Bunlar rutin prosedürlerle ele alınabilir.

  • Kategori 2 (Hassas Kurumsal Kayıtlar): Disiplin kayıtları gibi talepler. Bunlar, kurumun veri saklama politikaları çerçevesinde dikkatli bir hukuki inceleme gerektirir.

  • Kategori 3 (Akademik/Arşivsel İçerik): Tezlerde veya dergi makalelerinde değişiklik yapılmasına yönelik talepler. Bu talepler, tam teşekküllü çok disiplinli komite değerlendirmesini tetikler.

4.2. Modern Arşiv Yönetimi İçin Teknik ve Mimari Çözümler

Bu bölüm, AYM'nin önerdiği "daha az müdahaleci" yöntemlerin nasıl uygulanacağına dair pratik ve teknik ayrıntıları sunmaktadır.

4.2.1. Anonimleştirme ve Takma Adlandırma: Riski Azaltmanın Birincil Araçları

  • Anonimleştirme: Verilerin bir bireyle yeniden ilişkilendirilemeyecek şekilde kimlik tanımlayıcılardan geri döndürülemez biçimde arındırılması işlemidir. Bu, en güçlü koruma biçimidir ve anonim hale getirilmiş veri, artık KVKK kapsamında "kişisel veri" olarak kabul edilmez.

  • Takma Adlandırma (Pseudonymisation): Kimlik tanımlayıcıların, tutarlı bir takma ad veya kod ile değiştirilmesi ve gerçek kimlikle bağlantıyı kuran anahtarın ayrı ve güvenli bir şekilde saklanmasıdır. Bu yöntem, boylamsal araştırma verilerinin bütünlüğünü korumak için son derece değerlidir, çünkü aynı bireye ait verilerin kimliği ifşa edilmeden birbirine bağlanmasına olanak tanır.

4.2.2. Hassas Bilgiler İçin Veri Maskeleme ve Karartma Teknikleri

Maskeleme/Karartma (Maskeleme/Karartma): Bir belge içindeki belirli veri noktalarını (örneğin, bir T.C. kimlik numarası, bir isim) gizlerken veya karartırken, içeriğin geri kalanını görünür bırakma işlemidir. Bu, Yargıtay HGK kararında belirtilen çözümün doğrudan bir uygulamasıdır.

4.2.3. Kademeli Arşivleme ve Erişim Kontrol Modelleri: Önerilen Strateji

Bu, raporun merkezi stratejik önerisidir. Tek bir açık erişimli arşiv modelinden, çok katmanlı bir modele geçilmesi önerilmektedir:

  • 1. Kademe (Kamusal Erişim): Varsayılan katmandır. Buradaki tüm içerik ya tamamen anonimleştirilmiştir ya da içerdiği kişisel veriler için sıkı bir "bilimsel gereklilik" testinden geçmiştir. Bu katman kamuya açık arama motorları tarafından tamamen indekslenir.

  • 2. Kademe (Kimlik Doğrulamalı Erişim): Erişim, üniversite kimlik bilgileriyle giriş yapan doğrulanmış araştırmacılara, öğrencilere ve öğretim üyelerine verilir. Bu katman araştırma için gerekli olan takma adlandırılmış veya kısmen maskelenmiş verileri içerebilir. Kamu arama motorları tarafından indekslenmeyi engelleyecek şekilde yapılandırılmalıdır.

  • 3. Kademe (Sınırlı/Arşivsel Erişim): Belgenin bozulmamış, orijinal ve değiştirilmemiş kopyasıdır. Erişim son derece kısıtlıdır ve meşru bir araştırma ihtiyacını gösteren resmi bir başvuru gerektirir. Erişim, değerlendirme komitesi tarafından duruma göre verilir. Bu model, kamusal maruziyeti en aza indirirken, tarihsel bütünlük için orijinal kaydı korur.

Sonuç: Unutulma Çağında Bilimsel Kaydın Geleceği

Bu raporun bulguları sentezlendiğinde, "unutulma hakkı"nın akademik arşivler için varoluşsal bir tehdit değil, onların gerekli evrimi için bir katalizör olduğu sonucuna varılmaktadır. Bu hak, kurumları dijital çağın gerçekleriyle yüzleşmeye ve veri yönetimi pratiklerini modernize etmeye zorlamaktadır.

Akademik kurumlar, sağlam hukuki politikaları (değerlendirme komitesi gibi), sofistike mimari çözümleri (kademeli erişim gibi) ve modern veri koruma tekniklerini (anonimleştirme, takma adlandırma gibi) proaktif bir şekilde benimseyerek bu yeni hukuki gerçeklikte başarılı bir şekilde yol alabilirler. Bu yaklaşım sadece yasal riskleri azaltmakla kalmaz, aynı zamanda araştırma katılımcılarının ve öğrencilerin haklarına saygı göstererek kurumsal itibarı da güçlendirir.

Akademik arşivin geleceği, "varsayılan olarak açık" paradigmasından "ilkeli erişim" paradigmasına geçişte yatmaktadır. Bu yeni model, hem bireyin haklarını hem de akademinin bilgiyi koruma ve yaratma yönündeki kalıcı misyonunu aynı anda onurlandıran bir denge kurmayı hedefler. Sonuç olarak, unutulma hakkı, akademik mirasın sonu değil, onun daha adil, daha sorumlu ve daha sürdürülebilir bir geleceğe doğru yeniden şekillendirilmesi için bir fırsattır.

Post Tags :
Share this post :