Kurucu
August 4, 2025
23 min read
YouTube, Udemy, Instagram gibi platformlarda ders videoları paylaşan kişiler hukuken resmî bir “öğretmen” veya “eğitmen” sayılmaz. “Öğretmen” unvanı genellikle Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) veya YÖK’e bağlı resmî eğitim kurumlarında atanmış kişileri ifade eder. Dijital platformlarda eğitim içeriği sunan kişiler ise herhangi bir resmî atama veya pedagogik formasyona tabi olmadıkça, hukuk karşısında bağımsız içerik üreticisi konumundadır. Bu kişiler özel/serbest eğitici olarak değerlendirilebilir ancak MEB mevzuatı anlamında öğretmen statüsünde değildirler. Dolayısıyla her internette sunulan öğretici içerik kendiliğinden resmî bir “eğitim faaliyeti” sayılmaz.
Resmî eğitim, MEB veya YÖK onaylı diploma ve sertifika veren örgün eğitim faaliyetlerini kapsar (örneğin okullar, üniversiteler, MEB’e bağlı kurslar). Buna karşılık platformlar üzerinden bireysel olarak sunulan eğitim içerikleri resmî tanınırlığı olmayan özel faaliyetler niteliğindedir. Yani bir YouTube videosu veya Udemy kursu ilgili bakanlık tarafından tanınmaz ve diploma veya resmî sertifika sağlamaz. Bir içerik üreticisi ücretli bir kurs sunsa dahi bu ancak kişisel gelişim veya hobi amaçlı özel eğitim sayılır. Ancak sunulan içerik örgün eğitimin yerine geçecek biçimde yapılırsa veya resmî bir programın parçası gibi lanse edilirse hukuken sakıncalar ortaya çıkabilir.
Özellikle sınavlara hazırlık, okul müfredatı tamamlama gibi faaliyetler gerekli izin olmadan yürütülürse “merdiven altı” eğitim olarak nitelenir. Nitekim MEB, kurum açma izni olmadan lise/üniversite hazırlık kursu adıyla çevrimiçi eğitim veren oluşumların izinsiz faaliyet olduğunu vurgulayarak velileri uyarmıştır.
Özetle, dijital içerik üreticileri resmî öğretmen statüsünde değil; verdikleri eğitim de kamu otoritesince tanınmış bir faaliyet değildir (bkz. Bölüm 6’da Resmî Eğitim Kabulü). Bu durum, içerik üreticisine resmî öğretmenlerin tabi olduğu bazı yükümlülüklerin (ör. pedagojik formasyon, MEB atamaları) uygulanmayacağı anlamına gelir ancak diğer yandan resmî eğitim kurumlarının sağladığı hukuki koruma ve tanınmışlıktan da yararlanamayacakları anlamına gelir.
Ders videoları, PDF notlar, sunumlar telif kapsamında mıdır? Evet – Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’e göre özgün ve yaratıcı nitelikteki her türlü ifade edilmiş eser telif hakkı korumasından yararlanır.
Bir eğitmenin kendi oluşturduğu ders videoları, yazılı ders notları, slaytlar vb. içerikler ilim ve edebiyat eseri veya sinema eseri niteliğinde olup FSEK kapsamında korunur. Nitekim Udemy’nin içerik rehberine göre de orijinal bir kurs içeriği oluşturulduğu anda içeriğin telif hakkı onu üreten kişiye ait olur. Bu telif hakkı içeriğin kopyalanmasını, çoğaltılmasını, çevrimiçi paylaşılmasını vb. izin alma şartına bağlayan münhasır haklar demektir. Dolayısıyla dijital eğitim içerikleri üreticisinin izni olmadan başka yerde yayınlanamaz, paylaşılamaz.
Genellikle hayır – içerik üreticisi telif hakkını elinde tutar. Çoğu dijital platformun kullanıcı sözleşmesi, eğitmenin/yaratıcının içerik üzerindeki mülkiyetini saklı tuttuğunu açıkça belirtir. Örneğin Udemy platformunun şartlarına göre “Platformumuza içerik yüklerseniz mülkiyeti sizde kalır; Udemy bu içeriği kullanmak ve paylaşmak konusunda izin (lisans) alır ancak sahiplik hakkınızı kaybetmezsiniz” şeklinde ifade edilebilir. Yani YouTube’a, Udemy’ye veya Instagram’a video yüklendiğinde telif hakkı platforma geçmez – içerik üreticisi eser sahibi olmaya devam eder. Ancak içerik yüklenirken platforma geniş bir kullanım lisansı verilir. Örneğin Udemy sözleşmesinde eğitmenler platforma içeriği dünya çapında, devredilebilir, telifsiz kullanma, çoğaltma, yayımlama, dağıtma, üzerinde değişiklik yapma gibi hakları içeren bir lisans vermektedir.
Benzer şekilde YouTube’da da kullanıcılar videolarını yüklerken YouTube’a ve onun alt lisans verdiği hizmetlere videoyu barındırma, iletme, önizleme, reklam amaçlı kullanma izni vermiş olurlar. Bu lisans devri telif hakkının kendisinin devri değil, platformun içeriği yayınlamak ve gerektiğinde tanıtım/düzenleme yapmak için gereken izni almasıdır. Örneğin Udemy, eğitmenin kursunu tanıtmak için başka web sitelerinde reklam olarak paylaşabilir veya teknik gerekçelerle video çözünürlüğünü değiştirebilir – bunlar verilen lisans kapsamında mümkündür. Eğitmen ise isterse kendi içeriğini başka platformlarda da satmaya/devamlı kullanmaya yetkilidir (kural olarak lisans non-exclusive’dir).
Dijital içerik üreticileri, eserlerinin izinsiz kullanılması veya kopyalanması halinde FSEK ve uluslararası telif düzenlemeleri kapsamında hukuki yollara başvurabilir. Öncelikle çoğu platform ihlale karşı bildirim mekanizmaları sunar. Örneğin Udemy’nin Telif Hakkı Politikası, eğer bir kullanıcı kendi eserinin izinsiz olarak Udemy’de yayınlandığını düşünüyorsa, DMCA (Digital Millennium Copyright Act) formatında bir bildirimle platformdan içeriğin kaldırılmasını talep edebileceğini belirtir. Benzer şekilde YouTube’da Content ID ve telif ihlali bildirim araçları vardır; içerik sahibi videonun kaldırılmasını veya gelirinin kendisine yönlendirilmesini talep edebilir.
Hukuken içerik üreticisi, FSEK m.68 vd. gereğince ihlalin durdurulması, eserinin erişiminin engellenmesi ve uğranılan zararın tazmini için dava açabilir. İhlal kasıtlı ve ticari boyutta ise FSEK m.71 uyarınca cezai yaptırımlar (3 ay - 5 yıla kadar hapis ve adli para cezası) da söz konusu olabilir. Örneğin bir eğitmenin Udemy’de ücretli sattığı kursun izinsiz şekilde kaydedilip başka bir platformda paylaşılması telif ihlalidir; eğitmen bu durumda içerik kaldırma talepli ihtar gönderebilir, gerekirse mahkemeden ihtiyati tedbirle yayının durdurulmasını isteyebilir ve maddi-manevi tazminat davası açabilir. Uygulamada içerik üreticilerinin en sık karşılaştığı sorun bu tür korsan paylaşımlardır ve hak sahipleri tespit ettikleri anda içerikleri kaldırtmak ve zararı önlemek için girişimde bulunmalıdır. Sonuç olarak, dijital ders içerikleri telif koruması altındadır ve içerik üreticileri hem platformlar üzerinden hem de doğrudan yargı yoluyla telif haklarını savunma imkanına sahiptirler.
Dijital içerik üreticilerinin gelirlerinin vergilendirilmesi konusunda, faaliyetlerinin niteliğine göre gelir vergisi mevzuatı farklı kategoriler öngörür. Klasik olarak, bir kişinin kendi bilgi ve becerisini sermayeden ziyade şahsi emeğine dayalı sunması “serbest meslek faaliyeti” sayılabilir (Gelir Vergisi Kanunu [GVK] m.65). Örneğin bir yazarın telif geliri veya bir danışmanın kazancı serbest meslek kazancı olarak değerlendirilebilir. Başlangıçta YouTuber veya online eğitmenlerin de serbest meslek erbabı sayılması yönünde görüşler vardı. Ancak Gelir İdaresi, sürekli ve sistemli şekilde gelir elde eden içerik üreticilerinin faaliyetini ticari faaliyet olarak görmeye meyillidir. Nitekim 2021 öncesi uygulamada, YouTube-Udemy gibi platformlardan düzenli kazanç sağlayanların geliri GVK m.37 uyarınca “ticari kazanç” hükümlerine tabi tutulmakta idi. Ticari kazanç sayıldığında kişi, bir “ticari işletme” işletiyormuş gibi değerlendirilir ve bu kişi Türk Ticaret Kanunu’na (TTK) göre de tacir addedilebilir.
Tacir sayılmanın sonucu olarak vergi mükellefiyeti tesis ettirme, işletme hesabı veya bilanço esasına göre defter tutma, fatura düzenleme, BA/BS formları verme gibi yükümlülükler doğabilir. Kısaca içerik üreticilerinin kazançları süreklilik arz ediyorsa ve hatırı sayılır düzeyde ise vergi hukuku bakımından serbest meslekten ziyade ticari kazanç rejimine girmesi söz konusudur. Bu durumda içerik üreticisi bir şahıs şirketi (şahıs işletmesi) kurmuş gibi vergi kaydı açtırmalı, elde ettiği gelir için fatura/fiş kesmeli ve beyanname ile vergilendirmelidir.
26 Ekim 2021’de yürürlüğe giren 7338 sayılı Kanun bu alanda önemli bir değişiklik getirmiştir. GVK’ya eklenen madde ile, “sosyal içerik üreticiliği” faaliyetinden elde edilen kazançlar belirli bir tutara kadar gelir vergisinden müstesna sayılmıştır. Buna göre YouTube, TikTok, Udemy gibi sosyal ağ sağlayıcıları üzerinden metin, görüntü, ses, video gibi içerik paylaşan kişilerin bu yolla kazandıkları gelirler, eğer belirli bir yıllık tutarı aşmıyorsa gelir vergisinden muaf tutulmaktadır. İstisna kapsamına girmek için kazancın ilgili yıl için GVK md.103’te belirtilen dördüncü dilim tutarını (2021 için 650.000 TL) geçmemesi ve tüm gelirin Türkiye’deki bir banka hesabı aracılığıyla tahsil edilmesi şart koşulmuştur. Bu uygulamada, içerik üreticisi bankada özel bir hesap açarak platform ödemelerini buraya alır ve banka bu ödemelerden %15 oranında gelir vergisi stopajı keser. Böylece gelir, gelir vergisi beyannamesine dahil edilmeksizin kaynaktan vergilendirilmiş olur.
Özetle belirli bir gelirin altında kazanan ve ödemelerini banka üzerinden alan YouTuber/online eğitmenler, %15’lik bir vergi kesintisiyle vergilerini ödemiş ve beyan yükümlülüğünden kurtulmuş sayılacaklardır. Bu düzenleme fiilen bir basit vergilendirme rejimi yaratmıştır. Ancak şartları sağlayamayan (örneğin yıllık kazancı sınırı aşan veya ödemelerini bankadan almayan) içerik üreticileri için normal usulde vergilendirme devam eder. Bu durumda içerik üreticisi her yıl gelir vergisi beyannamesi verecek ve artan oranlı tarife üzerinden vergisini ödeyecektir. Örneğin kazanç istisna sınırını aşarsa, tüm kazanç ticari kazanç hükümlerine göre beyan edilip %40’a varan dilimlerde vergilendirilir. Ayrıca istisnadan yararlananlar bakımından dahi, elde edilen gelir üzerinden kesilen %15’lik stopaj nihai vergi yükü olup, başka gelir yoksa beyanname verilmez; fakat içerik üreticisinin bu faaliyetten bağımsız diğer ticari/mesleki kazançları varsa istisna bunlara engel olmaz.
İçerik üreticilerinin gelir elde etmeye başlamasıyla birlikte vergi mükellefiyetini tesis ettirmesi ve kazançlarını belgeleyerek tahsil etmesi gerekir. Eğer bir şirket bünyesinde değillerse genelde şahıs şirketi kurarak vergi açılışı yaparlar. Bu kapsamda Vergi Usul Kanunu gereği kazanç karşılığı fatura veya makbuz düzenlenmesi, Katma Değer Vergisi (KDV) doğuyorsa bunun beyanı gibi yükümlülükler doğar. (Not: 2022 itibariyle sosyal içerik üreticilerinin bankadan tahsil edilen gelirlerinde %15 stopaj uygulanması durumunda ayrıca KDV tevkifatı yapılıp yapılmayacağı tartışılmış, Gelir İdaresi bu kazançları KDV’den istisna tutmamıştır. Dolayısıyla istisna kapsamında kazanç elde edenlerin KDV mükellefiyetinin devam edip etmediği duruma göre değerlendirilebilir. Genel kanı, platform gelirlerinin çoğu zaman KDV’ye tabi olabileceği yönündedir, özellikle hizmet Türkiye’de sunuluyorsa). TTK açısından bakıldığında, içerik üreticisinin faaliyeti bir ticari işletme ölçeğine ulaşıyorsa (sistemli gelir elde etme, sürekli içerik üretimi, ekip kurma vs.) bu kişi tacir hükümlerine tabidir.
Tacirler, Ticaret Siciline kayıt, ticaret unvanı kullanma, ticari defter tutma gibi yükümlülükler altındadır. Eğer içerik üretimi daha küçük ölçekliyse ve arızi (devamlı olmayan) kazanç niteliğindeyse, vergi mevzuatı bunu arızi kazanç olarak da değerlendirebilir (GVK m.82) ancak bu durum istisnai olup, genellikle düzenli içerik geliri devamlılık unsuru içerir. Sonuç olarak, içerik üreticileri vergisel açıdan yükümlüdür ve elde ettikleri geliri beyan etmek ve gerekli durumlarda faturalandırmak zorundadırlar. Yakın geçmişte sosyal medya fenomenlerine ilişkin getirilen %15 stopajlı istisna, vergilendirmenin şeklini değiştirmiş ancak vergi sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırmamıştır (sadece basitleştirmiştir). Vergi mevzuatına uyulmaması durumunda ceza-i yaptırımlar (vergi ziyaı cezası, usulsüzlük cezası gibi) ayrıca devreye girecektir.
Dijital eğitim içerik platformları (Udemy, Skillshare, YouTube vb.), içerik üreticileriyle yaptıkları kullanıcı sözleşmeleri aracılığıyla platform-üretici arasındaki hak ve yükümlülükleri ayrıntılı biçimde düzenler. Bu sözleşmeler içerik üzerindeki hakları, lisans koşullarını, içerik kaldırma/değiştirme yetkilerini ve sorumluluk sınırlarını belirler. Önemli noktalar şunlardır:
Platform sözleşmeleri genelde “İçerik sizindir, ancak bize içerik üzerinde belirli kullanım hakları tanırsınız” şeklinde bir ilkeye dayanır. Örneğin Udemy Eğitmen Şartları’nda “Yüklediğiniz içerik üzerindeki mülkiyet hakkı sizde kalır. Biz içeriğinizi dilediğimiz medya ve yöntemle paylaşabilir, tanıtabiliriz” denmektedir. Bu pratikte içerik üreticisinin telif sahibi olmaya devam ettiği ancak platforma da geniş kapsamlı bir kullanım lisansı verdiği anlamına gelir. Lisansın kapsamı platforma göre değişebilse de çoğunlukla dünya çapında, süresiz (içerik platformda kaldıkça), telifsiz/royalty-free ve alt lisans verilebilir bir izin söz konusudur.
Örneğin Udemy eğitmenin yüklediği kursu kendi sitesinde öğrencilere sunmak, her türlü medya üzerinden dağıtmak, tanıtım malzemelerinde kullanmak, gerekirse üzerinde düzenleme yapmak haklarını sözleşme gereği saklı tutar. İçerik üreticisi ise aksi kararlaştırılmadıkça eserini başka yerde de satma, kullanma hakkına sahiptir (Udemy gibi platformlar genelde non-exclusive (münhasır olmayan) lisans alırlar, fakat bazı platformlar belirli süreliğine içeriklerin sadece kendi bünyelerinde olmasını isteyebilir – bu durum sözleşmede açıkça belirtilmelidir).
Platform sözleşmelerinde, platformun belirli durumlarda içeriği kaldırma veya hesabı sonlandırma yetkisi bulunur. Özellikle kullanım şartlarını ihlal eden, telif hakkı ihlali yapan veya uygunsuz bulunan içerikler platform tarafından silinebilir. Eğitmen açısından kendi isteğiyle platformdan kursunu kaldırma imkânı da genelde vardır; ancak kaldırılan içeriğe daha önce kayıt olmuş öğrenciler varsa, çoğu platform onların “ömür boyu erişim” hakkını korumak adına içeriği tamamen silmeyip kayıtlı kullanıcılara erişilebilir kılmaya devam edebilir. Nitekim Udemy öğrencilere genellikle ömür boyu erişim lisansı tanır, ancak yasal veya politik nedenlerle (örneğin telif şikayeti, içerik kaldırma talepleri) bu erişimi iptal etme hakkını saklı tutar.
Eğitmen sözleşme gereği bu tür içerik kaldırmalarında platformdan bir tazminat talep edemez; platform “herhangi bir nedenle hizmeti sonlandırma veya içeriği kaldırma” yetkisini genel hükümlerde kendine saklı tutar ve bundan doğan zararlardan sorumlu tutulmaz. Bu nedenle içerik üreticisi platform koşullarını ihlal etmemeye özen göstermelidir. Aksi halde kursu haber vermeksizin yayından alınabilir veya hesabı kapatılabilir.
Platformlar, yüklenen içeriği olduğu gibi yayınlamakla beraber, sözleşmeler genelde platformun içerikte gerekli gördüğü teknik veya sınırlı editöryal değişiklikleri yapabileceğini belirtir. Örneğin Udemy, “yayımlanan içerikte uygun gördüğümüz düzenlemeleri veya değişiklikleri yapma” hakkını aldığını açıkça ifade eder. Bu tip değişiklikler genelde kalite kontrol veya politikaya uyum amaçlı küçük değişikliklerdir (altyazı ekleme, kapak görseli veya başlık standartlarını düzeltme gibi). Eğitmen kursunun özüne müdahale edilmemesi kaydıyla bu tür değişikliklere sözleşme gereği peşinen rıza göstermiş olur. Ayrıca eğitmenler de kendi içeriklerini güncelleme, ders ekleme/çıkarma gibi değişiklikler yapabilir; platformlar genelde buna imkan tanır çünkü güncel tutulan kurslar hem eğitmen hem platform için olumludur.
Kullanıcı sözleşmeleri, platformun içerikleri iş ortaklarıyla, bağlı şirketlerle veya alt platformlarda paylaşabilmesine izin verebilir. Örneğin Udemy, içerikleri farklı şirketlere ait web sitelerinde veya uygulamalarda (partner network) yayınlama, televizyon gibi diğer mecralarda paylaşma hakkını sözleşmede saklı tutar. Bu sayede örneğin bir kurumsal eğitim paketinde veya uluslararası bir platform entegrasyonunda eğitmenin kursu ekstra bir izin gerekmeksizin yer alabilir. Eğitmen bu koşulları baştan kabul ettiğinden, sonradan “benim iznim olmadan içeriğimi şu siteye koymuşlar” diyemez – zira kullanıcı sözleşmesi bunu kapsar.
Öte yandan platformlar genelde içerik üreticisinin telif hakkını ihlal edecek biçimde üçüncü kişilere satma/devretme yapmaz; sadece platformun ekosistemi içinde tanıtım veya dağıtım amaçlı paylaşım yaparlar. Eğer platform eğitmenin içeriğini sözleşmede belirtilmeyen bir şekilde üçüncü bir tarafa lisanslarsa, bu sözleşme ihlali olabilir ve üretici hukuki yollara başvurabilir. Ancak yaygın platformlarda şartlar bu durumları detaylı düzenler.
Eğitmen, platform sözleşmesiyle bir dizi yükümlülüğü de üstlenir. Bunlara örnek: İçeriğin özgün ve yasal olduğunu garanti etmek (başkalarına ait telifli materyalleri izinsiz kullanmamak), öğrenci davranış kurallarına uymak, belirli kalite standartlarını sağlamak, platformu veya kullanıcıları aldatmamak gibi maddeler sayılabilir. Örneğin Udemy Eğitmen Kuralları, eğitmenin yüklediği içerikte üçüncü tarafların fikri mülkiyet haklarını ihlal etmemesini şart koşar; aksi halde kursun yayından kaldırılması ve hesabın kapatılmasına kadar varan sonuçlar doğabilir. Yine platformlar, öğrenci memnuniyeti için belli durumlarda iade politikaları uygulayabilir ve eğitmenin kazancından iadeleri düşebilir (Udemy’de 30 gün içinde iade alan öğrencinin kurs ücreti eğitmenden kesilir). Eğitmen bu politikaları kabul etmiş sayılır. Platform sözleşmeleri genelde eğitmenin öğrencilerle platform dışında iletişim kurarak satış yapmasını, öğrencilerin kişisel verilerini platform dışı amaçlarla kullanmasını da yasaklar (ör. Udemy, eğitmenin öğrencilere direkt lisans/erişim satmasını sözleşmeyle geçersiz sayar, tüm satışlar platform üzerinden olmalıdır).
Kısacası içerik üreticisi platform kurallarına uygun davrandığı sürece, içerik üzerindeki telif hakkını korur ama platformun belirtilen kapsamda kullanımına izin vermiş olur. Platform da içeriği barındırmak, pazarlamak, teknik altyapıyı sağlamak gibi yükümlülükleri yerine getirir ve gerektiğinde ihlallere karşı (telif şikayeti, uygunsuz içerik) müdahale eder. Tüm bu hususlar kullanıcı sözleşmelerinde detaylı yer alır ve taraflar bu sözleşmeye uymakla mükelleftir.
Dijital eğitim içerikleri hazırlanırken veya sunulurken kişisel verilerin korunması kanunu (KVKK) hükümleri de göz önünde bulundurulmalıdır. Özellikle içerikte yer alan üçüncü kişilere ait görüntü, ses veya diğer kişisel veriler söz konusuysa, veri sahibinin rızası ve KVKK’ya uygun işlem temel bir gerekliliktir.
Eğer eğitim videosunda ya da materyalinde öğrencilerin, asistanların veya başka bireylerin yüzü, sesi, adı gibi kişisel verileri yer alıyorsa, bu kişilerin açık rızası olmadan bu verilerin kullanımı KVKK’yı ihlal edebilir. Kişilerin görüntü ve ses kayıtları, KVKK Kurulu’nun değerlendirmesine göre biyometrik veri kapsamına dahi girebilmektedir (yüz ve ses kayıtları, bir kişiyi belirlemeye yaradığı için özel nitelikli kişisel veri sayılır). Kanun’un 6. maddesi uyarınca özel nitelikli kişisel veriler, ilgili kişinin açık rızası olmaksızın işlenemez. Bu nedenle, örneğin bir Zoom dersini kaydedip sonrasında yayınlamak istiyorsanız, derse katılanlardan görüntü/ses kaydı alınacağına dair aydınlatılmış açık rıza almalısınız. “Zorunlu olmadıkça çevrimiçi toplantılarda ses ve görüntü kaydı alınmamalı; alınacaksa da mutlaka katılımcıların açık rızası temin edilmemelidir”. Uygulamada bu, ders başında katılımcılara kayıt yapılacağını bildirip onaylarını almak veya yazılı/onaylı bir izin formu imzalatmak şeklinde olabilir. Aksi halde habersiz kaydedilen ve yayımlanan bir ders videosunda görünen bir kişi KVKK kapsamında veri ihlali şikayetinde bulunabilir. Özellikle çocukların görüntüleri söz konusuysa ebeveyn izni gerekeceğini de belirtelim.
Online konferans/ders platformlarında (Zoom, Google Meet vb.) yapılan oturumların kayıt altına alınıp daha sonra paylaşılması KVKK açısından dikkat gerektirir. Eğer derse sadece eğitmenin kendisi görünüyorsa ve üçüncü kişi verisi yoksa, kendi görüntüsünü yayınlamakta serbestsiniz. Ancak çoğu zaman katılımcıların isimleri, sesleri, videoları veya sohbet mesajları kayda girer. Bu durumda, katılımcılardan önceden açık rıza alınmalıdır. Örneğin bir Zoom dersini Udemy’ye yüklemek istiyorsanız, derse katılan öğrencilerin her birinden “Bu ders kaydedilecek ve eğitim platformunda yayınlanacaktır, onaylıyor musunuz?” şeklinde izin almalısınız. KVKK’ya göre rıza, belli bir konuya ilişkin, bilgilendirmeye dayalı ve özgür iradeyle verilmelidir. Ayrıca kaydı yapılmış görüntü/seslerin güvenli biçimde saklanması da veri sorumlusunun yükümlülüğüdür (KVKK m.12). Şayet platform olarak Zoom kullanılıyorsa, Zoom’un veri merkezlerinin yurt dışında olduğu düşünülürse kayıtları bulutta tutmak yurtdışına veri aktarımı anlamına da gelebilir; bunun için KVKK m.9 uyarınca ayrıca açık rıza gerekebilir. Bu teknik detaylar göz önüne alındığında en ideali, gerekmiyorsa dersleri kaydetmemek; gerekiyorsa kapsamlı bir izin ve güçlü bir koruma uygulamaktır.
İçerik üreticisi, ücretli bir kurs satarken veya abone listesi tutarken, müşterilerinin/öğrencilerinin kişisel verilerini işliyor konumundadır. Örneğin Udemy’de kurs satın alan birinin adı, e-posta adresi gibi bilgiler eğitmenin erişimine sunulmasa da (Udemy bunu kısıtlar), bazı platformlar eğitmenlere öğrencilerin isimlerini, ilerleme durumlarını vs. gösterebilir. Ayrıca içerik üreticisi kendi sitesi üzerinden satış yaparsa, kullanıcıların kayıt bilgilerini alacaktır. Bu durumda KVKK’ya göre veri sorumlusu sıfatıyla hareket eden içerik üreticisi, tüm yükümlülüklere uymalıdır.
Kullanıcıları kişisel verilerinin hangi amaçla alındığı konusunda aydınlatmak (KVKK m.10), gerekirse rızalarını almak (özellikle pazarlama/e-posta izni gibi konularda), verileri güvenli şekilde saklamak (KVKK m.12) ve üçüncü kişilerle paylaşmamak veya ancak kanunun izin verdiği ölçüde paylaşmak. Örneğin ücretli üyelik sisteminde kredi kartı bilgileri alınıyorsa 3. taraf ödeme kuruluşlarıyla çalışmak ve asgari veri tutmak gerekir. Abonelerin e-posta adreslerine reklam bülteni göndermek istiyorsanız Elektronik Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun gereği de ayrıca onay almanız şarttır. KVKK kapsamında içerik satın alanların verileri ancak amaçla sınırlı şekilde (örn. erişim sağlamak, faturalandırmak için) kullanılmalı ve gereksiz veriler toplanmamalıdır (KVKK m.4 – minimallik ilkesi).
Ayrıca belirli büyüklükteki veri sorumlularının VERBİS’e kayıt yükümlülüğü olduğu unutulmamalıdır; içerik üreticisinin işletmesi 50’den az çalışan ve 25 milyon TL’den düşük cirosu varsa bu yükümlülükten muaf olabilir ancak eğer özel nitelikli veri işleniyorsa muafiyet kalkabilir. Örneğin bir psikolojik danışmanlık içerik platformu danışanların sağlık verilerini topluyorsa VERBİS’e kayıt yapmalıdır. Sonuç olarak içerik üreticisi, abonelerinin verilerini bir eğitim hizmeti sunma amacı dışında kullanmamalı, gerekiyorsa açık rıza almalı ve her halükarda verileri korumak için gerekli teknik-idari tedbirleri almalıdır. Aksi takdirde KVKK Kurulu’nun yüksek idari para cezaları ve yaptırımları gündeme gelebilir.
Dijital platformlardaki online eğitim içerikleri kural olarak Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) veya Yükseköğretim Kurulu (YÖK) nezdinde resmî bir eğitim faaliyeti olarak kabul edilmez. Yani YouTube’da fizik dersi anlatan biri veya Udemy’de Python eğitimi sunan biri, ne MEB müfredatına tabi bir okul/kurum olarak değerlendirilir, ne de YÖK onaylı bir diploma programı yürütmektedir. Bu durumun çeşitli hukuki yansımaları vardır:
Online içerik üreticisinin verdiği eğitimler resmî bir diploma veya sertifikaya eşdeğer değildir. MEB veya YÖK, kendi denetimleri dışında verilen bu eğitimleri resmi belgeye dönüştürmez. Örneğin bir öğrenci Udemy’den “Excel Kursu” sertifikası alsa bile bu belge MEB’e bağlı bir halk eğitim kursunun sertifikası gibi resmî sayılmaz; herhangi bir resmî denklik veya akademik kredi sağlamaz. Üniversiteler kendi onayladıkları uzaktan eğitim programları dışında internetten alınan dersleri transkripte koymaz. Kısacası dijital kurslar hobi veya kişisel gelişim kapsamında değerlidir ve formal eğitim yerine geçmez.
Burada kritik nokta, içerik üreticisinin faaliyetinin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu kapsamına girip girmediğidir. Bu kanun MEB’den izin alarak faaliyet gösteren özel öğretim kurumlarını (özel okullar, kurslar, etüt merkezleri vs.) düzenler. Eğer bir kişi veya kuruluş, belirli bir eğitim programı çerçevesinde sistemli olarak öğrencilere ders veriyor ve diploma/sertifika vb. belge veriyorsa ya da okul müfredatına yönelik kurs düzenliyorsa, bu faaliyet özel öğretim kurumu olarak ruhsata tabi olabilir. Özellikle sınav hazırlık kursları bu kapsamdadır.
Son yıllarda MEB, bazı kişilerin “kişisel gelişim kursu” adı altında lisans alıp aslında üniversiteye hazırlık dersi vermesini veya hiç lisans almadan online kurs açmalarını tespit etmiş ve yaptırımlar uygulamıştır. 2023 yılında MEB açıkça duyuru yaparak “kurum açma izni olmadan çevrim içi üniversite/hazırlık kursu adı altında eğitim veren yapılar izinsizdir, veliler bunlara itibar etmesin” diye uyarıda bulunmuştur. Bu da gösteriyor ki resmî izin olmaksızın örgün eğitime yönelik kurslar açmak hukuka aykırıdır. Eğer içerik üreticisinin faaliyeti bu tanıma girerse, MEB denetimleri sonucu ilgili sitelerin kapatılması, idari para cezası verilmesi veya savcılığa suç duyurusu söz konusu olabilir. Örneğin bir şirket liselere yönelik online matematik kursları düzenleyip sertifika veriyorsa ve MEB ruhsatı yoksa, kapatma ve ceza riskini almış demektir.
Öte yandan, tamamen bireysel ve bir defaya mahsus eğitim içerikleri (örneğin YouTube’da ücretsiz eğitim serisi, veya Udemy’de genel katılıma açık bir hobi kursu) genellikle bir “özel öğretim kurumu” olarak değerlendirilmemektedir. Burada ölçüt, faaliyetin kurumsallaşmış bir eğitim hizmeti haline gelip gelmediğidir. Devamlılık, örgütlülük, belirli bir öğretim programı izleme ve resmi unvanlar kullanma gibi unsurlar varsa, MEB bunu ruhsata tabi görmek isteyebilir. Aksi halde kişilerin internet üzerinden bilgi/deneyim paylaşması genel anlamda serbesttir; anayasal ifade hürriyeti ve çalışma hürriyeti kapsamındadır. Ancak çizgi her zaman net değildir: Örneğin “Online Akademi” adıyla bir platform kurup çeşitli hocalarla dersler sunmaya başlarsanız MEB bunun ruhsatsız bir özel öğretim kurumu olduğunu iddia edebilir. Nitekim geçmişte bazı online kurs girişimleri, faaliyet alanlarını “kişisel gelişim” gibi gösterip akademik ders verdikleri için kapatılmıştır.
İçerik üreticilerinin kurs sonunda kendi adlarına “başarı sertifikası” düzenlemesi hukuken mümkündür ancak bazı riskler barındırır. Öncelikle bu tür sertifikalar resmî bir geçerlilik taşımaz; yalnızca eğitmenin veya platformun kendi takdirinde bir katılım belgesidir. Bunda bir sakınca yoktur, birçok platform tamamlama sertifikası sunar. Riskli olan, sertifikanın MEB onaylı veya YÖK diplomalarına denk olduğunun iddia edilmesidir. Eğitmen vereceği belgenin resmî olmadığını açıkça belirtmelidir. Aksi takdirde haksız rekabet ve tüketiciyi aldatma söz konusu olabilir. Örneğin bir kurs “%100 iş garantili uluslararası geçerli sertifika” vaadiyle satılıyorsa ve gerçekte bu sertifika hiçbir resmî kuruma bağlı değilse, bu reklam aldatıcı bulunabilir.
Ticaret Bakanlığı Reklam Kurulu bu durumda ceza verebilir. Ayrıca eğitmenin sertifikasında devlet kurumu logosu, üniversite amblemi vb. kullanması da resmi belgeyi taklit suçu yaratabilir. Türk Ceza Kanunu’na göre yetkisi olmadığı halde resmi bir sıfat takınmak veya resmi belge üretmek suçtur (örn. sahte diploma düzenlemek ağır suçtur). Bu nedenle, içerik üreticileri kendi sertifikalarını verirken çok dikkatli olmalı, bunların sadece “katılım belgesi” niteliğinde olduğunu, resmî bir yeterlilik sağlamadığını özellikle belirtmelidir. Örneğin “Bu sertifika X Konu Kursunu tamamladığınızı gösterir, MEB onaylı değildir” gibi bir not düşülebilir.
Online içerik faaliyetinin MEB veya YÖK tarafından resmi eğitim kabul edilmesi için, içerik üreticisinin ya bir kurum olarak izin alması ya da içeriğin bir resmi program kapsamında sunulması gerekir. Örneğin bazı üniversiteler onaylı uzaktan eğitim programlarıyla öğrencilere kredi verebiliyor; bu programlar YÖK denetiminde yapılıyor ve sonunda resmî sertifika/diploma veriliyor. Bir içerik üreticisinin bu yola girmesi bireysel olarak mümkün değildir; ancak bir eğitim kurumu ile iş birliği yaparak olabilir. MEB tarafında ise özel kurs açmak isteyenlerin belirli şartları sağlaması gerekiyor (eğitim kadrosu, fiziksel mekân standardı, müfredat onayı vb.).
Online ortam için MEB 2020’lerde bir uzaktan öğretim kursları yönergesi yayınlayıp, yüz yüze kursların online ders verebilmesinin yolunu çizmiştir. Ama bireysel içerik üreticilerinin bu kapsama girmesi yine de pratikte çok zordur. Sonuç itibariyle şu anki mevzuat çerçevesinde YouTube/Udemy gibi platformlardaki eğitimler resmî eğitim faaliyeti sayılmaz; bunları sunanlar da resmi “öğretmen” kabul edilmez. Bu durum, böyle içerikleri yasaklamaz ancak resmî merciler nezdinde denetimsiz/özel faaliyet olarak kalır. Kullanıcılar da bunu bilerek, bu eğitimlerden edindikleri sertifikaların resmî bir karşılığı olmadığını göz önünde bulundurmalıdır.
Dijital eğitim içerik üreticileri sundukları bilgilerin doğruluğu ve yaptıkları beyanlar konusunda genel hukuk kuralları çerçevesinde sorumluluk taşırlar. Her ne kadar platformlar içeriklerin doğruluğunu garanti etmese de (örneğin Udemy, kursların güvenilirlik, doğruluk veya doğrulanabilirliği konusunda garanti vermemekte ve öğrencilerin tamamen kendi riskleriyle içerikten faydalandığını belirtmektedir), bu durum içerik üreticisini tamamen sorumsuz kılmaz. Aşağıda çeşitli olası sorumluluk durumları ele alınmıştır:
Eğer içerik üreticisi konusu hakkında yanlış bilgiler vererek kullanıcıları yanıltır ve bunun sonucu bir zarar doğarsa, genel hükümlere göre hukuki sorumluluk gündeme gelebilir. Türk Borçlar Kanunu md.49 uyarınca, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille bir başkasına zarar veren kişi bu zararı tazmin etmek zorundadır. Örneğin bir finans/eğitim içerik üreticisi borsa hakkında yanlış yönlendirmelerde bulunup insanların para kaybetmesine sebep olursa, zarara uğrayanlar haksız fiil sorumluluğu kapsamında tazminat talep edebilirler. Ancak internet ortamında “genel eğitim bilgisi” verme ile birebir danışmanlık farklı değerlendirilir; salt genel tavsiyelerin yanlış çıkması her zaman sorumluluk doğurmayabilir, çünkü kullanıcıların da kendi iradeleri vardır. Yine de yanlış bilginin bariz ve ağır ihmali söz konusuysa (örneğin tıbbi bir konuda tamamen hatalı bilgi verip insanların sağlığını riske atmak gibi), üretici uzman sıfatı olmadan böyle bir işe giriştiği için sorumlu tutulabilir. Unutulmamalıdır ki, platformlar sorumluluğu genelde içerik sahibine yıkar
Örneğin YouTube’un veya Udemy’nin kullanıcı sözleşmeleri, içeriğin doğruluğu konusunda garanti vermez ve bundan doğacak ihtilaflarda kendilerini sorumlu tutmaz. Dolayısıyla eğer bir öğrenci aldığı online kurstan dolayı maddi/manevi zarar gördüğünü iddia edecekse, muhatabı doğrudan içerik üreticisi olacaktır.
Ücretli eğitim içeriği sunan kişiler, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında “hizmet sağlayıcı” konumundadır. Buna göre verdikleri ilanlar, reklamlar ve vaatler bağlayıcıdır. Eğer eğitmen kursu satarken belirli bir vaatte bulunur da (örneğin “bu kursu bitirenler 3 ayda İngilizce konuşacak” gibi) ve bu vaat makul bir öğrencinin beklentisini karşılamayacak şekilde asılsız çıkarsa, ayıplı hizmet söz konusu olabilir. Tüketici bu durumda bedel iadesi veya zararın tazminini talep edebilir. Hatta yanıltıcı reklam söz konusuysa, Ticaret Bakanlığı’na şikayetle reklamın durdurulması ve idari para cezası da gündeme gelebilir.
Örneğin bir Udemy kursunda “%100 sıfırdan profesyonel olacaksınız” denip, içerik çok yüzeysel çıktıysa, tüketici ayıplı ifa iddiasıyla para iadesi isteyebilir. Eğitmenlerin kurs açıklamalarında dürüst ve şeffaf olması bu yüzden önemlidir; aksi takdirde hem platform itibarını korumak için kursu kaldırabilir hem de hukuki süreçlerle uğraşmak zorunda kalabilirler.
Eğitici içeriklerde yapılacak bariz hatalar hukuken yaptırıma pek konu olmaz, ancak pedagojik açıdan itibar zedelenmesine ve kullanıcı şikayetlerine yol açabilir. Eğer içerik özellikle çocuklara yöneliyorsa, burada ayrı bir özen yükümlülüğü doğmaktadır. Çocuklara uygun olmayan veya onların gelişimine zarar verecek içerikler, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve RTÜK gibi kurumların dikkatini çekebilir. Örneğin online bir eğitim videosunda küçük yaştaki izleyicileri korkutacak, şiddet içeren unsurlar varsa, 5651 sayılı Kanun kapsamında içerik sakıncalı bulunup erişim engeli veya idari para cezası verilebilir.
Suistimal konusuna gelirsek: Eğitmen ile öğrenciler arasındaki etkileşimlerde (özellikle canlı dersler veya mentorluklarda) oluşabilecek her türlü istismar, taciz veya kötüye kullanım iddiası ciddi sonuçlar doğurur. Eğitmen eğer reşit olmayan öğrencilerle birebir iletişim kuruyorsa sabıka kaydı vb. açısından dikkatli olunmalıdır (her ne kadar bağımsız bir içerik üreticisi olsa da, böyle durumlarda ceza hukuku devreye girer).
En önemli risklerden biri, yasal olarak lisans gerektiren bir alanda yetkisiz eğitim veya danışmanlık vermektir. Örneğin tıbbi tedaviye yönelik veya psikoterapi niteliğinde içerikler yalnızca ilgili lisansa sahip profesyonellerce verilmelidir. “Psikolog olmayan birinin kişisel gelişim eğitimi vermesi” sorusuna gelirsek: Kişisel gelişim, geniş bir alan olduğu için herkes motivasyon, zaman yönetimi, iletişim becerileri gibi konularda eğitim verebilir; bu, özel bir lisansa tâbi değildir. Ancak eğer kişi bu eğitimde psikoloji biliminin alanına girerek psikoterapi, travma tedavisi, depresyon tedavisi iddialarıyla hareket ederse, Yetkisiz sağlık hizmeti sunumu veya psikolojik danışmanlık unvanının haksız kullanımı gündeme gelebilir. Türkiye’de “psikolog” unvanı için en az lisans eğitimi şarttır; “uzman psikolog/psikiyatrist” unvanları ise daha ileri eğitim ve lisans gerektirir. Bu unvanlara sahip olmayan biri kendini böyle tanıtamaz; aksi takdirde TCK m.262 uyarınca unvan gaspı veya haksız unvan kullanımı söz konusu olabilir.
1219 sayılı Tababet Kanunu’na göre hekim unvanı olmadan teşhis-tedavi yapmak suçtur – eğer kişisel gelişim adı altında sağlık tavsiyeleri, tedavi yöntemleri veriliyorsa bu kanuna muhalefet sayılabilir. Örneğin diyetisyen olmayan birinin detaylı diyet listeleri hazırlayıp “sağlıklı kilo verdirme” garantili kurs satması Sağlık Bakanlığı mevzuatına aykırıdır. Bu tür durumlarda ilgili kişi hakkında bakanlık suç duyurusunda bulunabilir veya meslek odaları tepki gösterebilir. Fiil, dolandırıcılık boyutuna varırsa (örneğin sahte diploma ile insanları kandırmak) ayrıca TCK dolandırıcılık suçu oluşur.
Özetle içerik üreticileri kendi uzmanlık alanlarını aşan iddialarda bulunmamalı, kullanıcıları yanlış yönlendirmemeli ve özellikle “hassas/regüle edilmiş konularda” çok dikkatli olmalıdır. Bir mühendis internetten temel psikoloji dersleri verebilir, bunda bir engel yoktur; ancak “ben psikoloğum, size terapi yapacağım” derse hukuki risk oluşur. Aynı şekilde bir yoga eğitmeni, “kanseri tedavi ederiz” diye iddialı ve tıbbi açıdan yanlış bir vaatte bulunursa, bu hem tüketiciyi aldatma hem de yetkisiz tıbbi iddia olarak sorumluluk doğurabilir. Kullanıcıların uğradığı zararlar için yasal yollara başvurma hakkı saklıdır.
Son olarak platformların kullanım koşulları da eğitmenlerin sorumluluğunu sınırlandırmaz, aksine vurgular: Platformlar genellikle eğitmenlerin verdiği bilgilerden dolayı herhangi bir garanti vermediğini ve kullanıcıların bu bilgileri kendi riskleriyle uyguladıklarını belirtir. Bu yanlış bir uygulama sonucu zarar olursa sorumluluğun eğitmene ait olabileceğine işaret eder. Ancak elbette her hata tazminat veya ceza doğurmaz; hukuken sorumluluk için zararın varlığı, kusur ve illiyet bağı gerekir. Yine de etik ve hukuki açıdan içerik üreticilerinin doğru, güvenilir ve sınırlarını bilen içerikler üretmesi kendi menfaatlerinedir. Aksi halde uzun vadede hem yasal sorunlar hem de itibar kaybı yaşanabilir.