Kurucu
August 4, 2025
13 min read
Eğitim dünyasının dijital dönüşümü hızla devam ederken uzaktan eğitim sistemleri bu değişimin en ön saflarında yer almaktadır. Özellikle COVID-19 pandemisi ile uzaktan eğitim sistemlerinin kullanımının yaygınlaşması, eğitim kurumları ve öğretim üyeleri için yeni fırsatlar getirirken beraberinde çeşitli hukuki sorumlulukları da gündeme getirmektedir. Bu nedenle Genesis Hukuk olarak bu hukuki sorumlulukları ortaya dökmek ve uzaktan eğitimin tüm paydaşları için daha bilinçli hareket edilecek bir ortam yaratmak istemekteyiz.
Bu amacımız doğrultusunda en çok dikkat çeken konulardan biri de uzaktan eğitimde kullanılan içeriklerin korunmasına ilişkindir. Öğretim üyelerinin büyük emekler vererek hazırladığı ders videoları, sunumlar, testler ve diğer dijital materyallerin hukuki olarak nasıl korunduğu, bu içeriklerin kim tarafından sahiplenildiğini, kullanımlarının ve hak devirlerinin nasıl olacağı gibi konuların detaylı bir şekilde incelenmesi önem kazanmaktadır. Benzer şekilde öğrencilerin bu içerikleri izinsiz paylaşması veya kopyalaması gibi ihlaller de ciddi bir hukuki risk doğurmaktadır.
Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) dijital eğitim materyalleri de dahil olmak üzere eser niteliğindeki içeriklerin korunmasını sağlamak üzere düzenlenen kanundur. Ancak bu korumanın kapsamı ise ders içeriklerinin kim tarafından üretildiği, ne şekilde aktarıldığı, içeriklerin paylaşım şekli ve kullanımı gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. Örneğin bir öğretim üyesinin oluşturduğu ders materyali, kurum tarafından bir platformda kullanıldığında, hak sahibi öğretim üyesi mi yoksa kurum mu olacaktır? Kurum bir başka materyal oluştururken bu içerikleri kullanmak istediğinde eser sahibinden izin almalı mıdır? Bu ve benzeri soruların yanıtı yalnızca ulusal değil, uluslararası yasal düzenlemelerle de ilişkilidir.
Bu yazımızda uzaktan eğitimde kullanılan ders içeriklerinin fikri mülkiyet hakları açısından nasıl ele alındığını ve nasıl alınması gerektiğini tartışacağız. Hak sahipliği, lisanslama yöntemleri, fikri mülkiyet ihlalleri ve eğitim kurumlarının bu alanda alabileceği önlemler gibi konulara odaklanarak uzaktan eğitimde içerik koruma ve kullanımına dair kapsamlı bir perspektif sunmayı amaçlıyoruz.
Bu konunun detaylarına inmeden önce, fikri mülkiyet haklarının temel prensiplerine ve uzaktan eğitimdeki uygulamalarına kısa bir giriş yaparak başlayalım.
Fikri mülkiyet hakları bir kişinin veya kuruluşun zihinsel çabaları sonucu ortaya çıkardığı özgün fikirlerin, tasarımların, buluşların ve diğer yaratıcı çalışmaların yasal olarak korunmasını sağlayan haklardır. Başka bir deyişle bir fikrin veya bir ürünün fikri mülkiyet hakkına sahip olan kişi veya kuruluş, bu fikri veya ürünü kullanma, çoğaltma, dağıtma ve diğer şekillerde yararlanma konusunda özel bir takım haklara sahiptir.
Türkiye’de bu haklar Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile düzenlenmektedir. Kanunun kapsamına göre; bir düşünce veya duygunun, estetik bir forma bürünmesi sonucu ortaya çıkan her eser, eser sahibinin fikri mülkiyet hakları ile korunmaktadır. Bu tanım uzaktan eğitimde kullanılan dijital içeriklere kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Uzaktan eğitimde kullanılan ders videoları, sunumlar, sınavlar, eğitim materyalleri, podcast'ler, e-kitaplar ve diğer dijital içerikler, FSEK’in "ilmi ve edebi eserler" kategorisinde incelenebilir. Bu kapsamda kural olarak öğretim üyelerinin ürettiği içerikler eser sahibinin izni olmadan kullanılamaz, kopyalanamaz ya da dağıtılamaz. Bu tür eserlerin korunması ise yalnızca eser sahibinin yaratıcı bir katkısı olduğu sürece mümkündür. Örneğin sadece veri tablosundan oluşan bir sunum yerine yaratıcı ve özgün bir anlatım içeren ders videoları koruma altına alınabilir.
FSEK'e göre eğitim materyalleri üzerindeki haklar, bu materyalleri oluşturan kişiye yani öğretim üyelerine aittir. Ancak kurum tarafından görevlendirme veya bir sözleşme ile hazırlanan materyallerde hak sahipliği sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda materyaller iş ilişkisinden doğan bir eser olarak kabul edileceğinden kurumun eserler üzerinde hak iddia edebilmesi mümkündür. İşte burada eğitim kurumları ve öğretim üyeleri arasında yapılan sözleşmelerde bu haklara yönelik olarak yapılan düzenlemeler büyük bir önem taşımakta ve oluşabilecek ihtilafların çözümü için başvurulacak ilk kaynak olmaktadır.
Ders içeriklerinin dijital platformlarda paylaşımı, fikri mülkiyet hakkının sınırlarını genişletmektedir. Ancak bu içeriklerin erişim şekli ve paylaşım platformuna bağlı olarak farklı hukuki değerlendirmelere tabi olması gerekmektedir. Eğitim içerikleri her zaman genel erişim kapsamında olmayabilir; aksine özel erişim sistemleri içerisinde korunabilir ve yalnızca belirli kullanıcı gruplarına açılabilir. Bu durum içeriklerin hukuki statüsünü ve kullanım sınırlarını doğrudan etkilemektedir. Örneklerle detaylandırmak gerekirse:
Bir üniversitenin öğretim üyesi tarafından hazırlanan ders materyali yalnızca uzaktan eğitim platformunda ve derse kayıtlı öğrencilerin erişimine açık olabilir. Bu durumda içerik "kuruma özel kullanım" kapsamındadır ve genel erişime açık bir materyal olarak değerlendirilmez. İçeriğin izinsiz çoğaltılması, üçüncü kişilerle paylaşılması veya sistem dışına çıkarılması fikri mülkiyet ihlali olarak kabul edilir ve yasal yaptırımlara tabi olur.
Eğitim kurumları bazı içerikleri yalnızca kendi öğrencilerine sunmakla kalmayabilir, aynı zamanda ortak projeler veya akademik işbirliği kapsamında başka kurumlarla da paylaşabilir. Ancak bu paylaşım lisans sözleşmeleri ile birlikte düzenlenmeli ve içerik kullanım hakları açıkça belirlenmelidir.
Bazı içerikler, Creative Commons lisansları gibi modellerle açık erişime sunulabilir. Örneğin bir öğretim üyesi kendi hazırladığı ders videosunu YouTube gibi bir platformda paylaşarak umuma arz edebilir. Ancak bu durumda lisans koşullarının ihlali (örneğin, videonun izinsiz değiştirilmesi veya ticari amaçlarla kullanılması) söz konusu olabileceği için fikri mülkiyet hakkını ihlal edecektir.
Bir uzaktan eğitim platformunda içeriklerin sadece kayıtlı kullanıcıların erişimine izin verilmesi, dijital haklar yönetimi (DRM) teknolojileriyle desteklenebilir. DRM, içeriğin izinsiz çoğaltılmasını veya dışarı aktarılmasını engelleyerek hem teknik hem de hukuki bir koruma sağlayacaktır.
Bu örnekler dijital ortamda içeriklerin erişim durumuna göre farklı hukuki statülerde değerlendirilebileceğini göstermektedir. Eğitim kurumları ve içerik üreticilerinin içeriklerini hangi erişim modeline göre sunduklarını net bir şekilde tanımlamaları ve ilgili hukuki çerçeveye uygun hareket etmeleri gerekmektedir..
Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) ile düzenlenen fikri mülkiyet hakları, uluslararası düzeyde farklı standartlar ve yasal çerçevelerle ele alınmaktadır. Eğitim materyallerinin korunması ve kullanımı, ülkeden ülkeye değişen telif hakları düzenlemelerine ve uluslararası iş birliklerine dayalıdır. Bu nedenle özellikle dijital ortamlarda kullanılan eğitim içeriklerinin uluslararası düzenlemelere uyum sağlaması büyük önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği’nde eğitim içeriklerinin korunması konusunda Copyright Directive 2019/790 (Dijital Tek Pazarda Telif Hakları Direktifi) önemli bir referans noktasıdır. Bu direktif dijital içeriklerin yaratıcılarını korurken eğitim kurumlarına belirli istisnalar tanır. Örneğin eğitim amacıyla kullanılan materyallerin ticari bir bağlamda olmamak kaydıyla ve yalnızca gerekli ölçüde paylaşılmasına izin verilmektedir. Ayrıca açık eğitim kaynakları (Open Educational Resources - OER) gibi materyallerin lisanslanması ve kullanımı bu direktifle düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler özellikle dijital eğitim materyallerinin kurumsal ve sınır ötesi kullanımı sırasında kritik bir role sahiptir.
ABD'de ise Digital Millennium Copyright Act (DMCA), dijital içeriklerin izinsiz paylaşımını önlemek için oldukça katı bir yasal çerçeve sunar. DMCA içerik üreticilerinin haklarını korurken, dijital haklar yönetimi (DRM) gibi teknik koruma önlemlerine destek sağlamaktadır. Eğitim materyalleri DMCA kapsamında korunan içeriklerden biri olarak değerlendirilir ve ihlaller durumunda ciddi yaptırımlar öngörülmüştür.
Eğitim materyalleri dünya çapında erişilebilir hale geldiği için bir ülkenin düzenlemelerine uygun içerikler, diğer ülkelerde farklı yasal değerlendirmelere tabi olabilir. Örneğin Türkiye'deki bir üniversitenin hazırladığı ders materyali yurtdışından erişime açıldığında hem Copyright Directive hem de DMCA gibi uluslararası düzenlemelere uyumlu olmak zorundadır. Bu durum yalnızca yerel düzenlemelere uyum sağlamanın yeterli olmadığını, uluslararası standartların ve iş birliklerinin de dikkate alınması gerektiğini göstermektedir.
Eğitim kurumları dijital içeriklerini uluslararası yasal çerçeveye uygun olarak korumak için hem teknik önlemleri hem de hukuki stratejileri göz önünde bulundurmalı; lisanslama süreçlerinin doğru şekilde yöneterek uluslararası düzenlemelerle uyumlu sözleşmeler yapılmasına ve dijital haklar yönetimi (DRM) sistemlerinin kullanılmasına özen göstermelidir.
Dijital eğitim materyallerinin uluslararası paylaşımı ve korunması söz konusu olduğunda açık kaynak lisansları önemli bir rol oynar. Bu lisanslar eser sahiplerinin haklarını korurken, içeriklerin ne şekilde kullanılabileceğine dair net ve hazır bir çerçeve sunar. Özellikle uzaktan eğitimde materyallerin yaygın ve güvenilir bir şekilde paylaşılması amacıyla dünya çapında kabul görmüş lisanslama sistemleri tercih edilmektedir. Bazı sık kullanılan modellerden örnek vermek gerekirse;
Creative Commons içerik sahiplerinin eserlerini paylaşırken belirli şartlar koymasını sağlayan en yaygın açık lisans sistemlerinden biridir. Eğitim materyallerinin paylaşımı için sıkça tercih edilen CC lisansları şu alt türleri içerir:
CC BY (Atıf): Kullanıcılar, eser sahibine atıfta bulunmak şartıyla eseri serbestçe kullanabilir, kopyalayabilir veya uyarlayabilir.
CC BY-SA (Atıf - Benzer Paylaşım): Eser, aynı lisans şartları altında yeniden paylaşılmak koşuluyla kullanılabilir.
CC BY-NC (Atıf - Ticari Olmayan): Ticari olmayan amaçlarla kullanım serbesttir, ancak ticari faaliyetlerde kullanılamaz.
CC BY-NC-SA (Atıf - Ticari Olmayan - Benzer Paylaşım): Ticari olmayan kullanımda, aynı lisans şartları korunmak kaydıyla paylaşılabilir.
Bu lisans sistemi eğitim içeriklerinin kontrollü bir şekilde kullanılmasına olanak tanırken, eser sahiplerinin haklarını koruma altına alır. Ancak bu sistem, açık kaynak lisansları içinde yalnızca bir alternatiftir.
GNU Genel Kamu Lisansı (GPL): Eğitimde kullanılan yazılımlar, öğrenme yönetim sistemleri (LMS) ve araçların açık kaynaklı olmasını sağlar. Kod ve dijital altyapılar bu lisansla serbestçe paylaşılabilir, ancak türev çalışmaların da aynı lisans koşullarında paylaşılması zorunludur.
Apache Lisansı: Daha esnek bir açık kaynak lisansıdır. Eğitim araçlarının ticari ve akademik amaçlarla kullanılmasını kolaylaştırır. Apache lisanslı bir yazılım üzerinde değişiklik yapılabilir ve yeni bir ürün türetilebilir.
MIT Lisansı: Minimalist yapısıyla dikkat çeken MIT Lisansı, eserlerin ticari veya ticari olmayan amaçlarla serbestçe kullanılmasına izin verirken, eser sahibine atıfta bulunma şartı getirir.
Yukarıda açıklananlar uluslararası düzeyde hazır setler olarak yaygın olarak kullanılan lisans türleri olup lisans için bir kurumun lisansını kullanma zorunluluğu bulunmamaktadır. Bu genel lisansların kullanımı bu lisans setlerinin açık kaynak olarak paylaşılmasından kaynaklanmaktadır. Bunlar haricinde kurumların ve firmaların kendileri için geliştirdikleri lisans setleri bulunmaktadır ki bu setler hukuki altyapı çalışmaları sonucu ihtiyaca yönelik olarak geliştirilmektedir. Bu lisanslar, kurumların ihtiyaçlarına ve eğitim materyallerinin kullanım amacına göre şekillendirilebilir. Örneğin:
Bir üniversite, sadece kayıtlı öğrencilerinin erişimine açık olan içerikleri için "kurum içi kullanım" sınırlaması getirebilir.
Öğretim üyeleri, hazırladıkları ders materyallerinin ticari olmayan araştırmalarda kullanılmasına izin veren özel sözleşmeler oluşturabilir.
Kurumlar, ortak projelerde kullanılmak üzere belirli iş birliği lisansları hazırlayarak içeriklerini koruyabilir ve paylaşım sınırlarını kendileri belirleyebilir.
Bu serbesti, eğitim kurumlarının ve bireysel içerik üreticilerinin içeriklerini esnek bir şekilde koruma altına almasına olanak tanır. Ancak bu tür özel lisans setlerinin de açık, net ve anlaşılır bir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Uluslararası düzeyde kabul görmüş lisanslama sistemleri, dijital eğitim materyallerinin kontrollü ve güvenilir bir şekilde paylaşılmasını sağlamaktadır. Eğitim materyallerinin paylaşımı ve korunması, yalnızca yasal düzenlemelere uyum sağlamakla kalmaz; aynı zamanda içerik üreticilerinin haklarını koruyarak uzaktan eğitimin sürdürülebilirliğine katkı sunar.
Uzaktan eğitimde kullanılan ders içeriklerinin üretimi, genellikle öğretim üyelerinin bireysel çalışmalarıyla ya da eğitim kurumlarının verdiği görevler doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Bu durum, içeriklerin fikri mülkiyet haklarının kime ait olduğu sorusunu doğurur. Ders materyallerinin üretim sürecinde öğretim üyeleri ve kurumlar arasında doğabilecek hak sahipliği çatışmaları, bu alandaki hukuki düzenlemelerin doğru şekilde uygulanmasını gerektirir.
Eğitim içerikleri Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) kapsamında "ilmi ve edebi eserler" kategorisine girmektedir. Bu kapsamda bir öğretim üyesi tarafından bireysel olarak hazırlanan ders materyalleri üzerindeki haklar doğrudan öğretim üyesine aittir. Bu hak içerik sahibine:
İçeriği kullanma,
Yayınlama,
Çoğaltma ve
Üçüncü şahıslarla paylaşma gibi yetkiler tanır.
Ancak bu haklar yalnızca öğretim üyesinin içerikleri bireysel olarak ürettiği durumlarda geçerlidir. Eğer içerik bir iş sözleşmesi ya da hizmet sözleşmesi kapsamında kurumun talimatıyla hazırlanmışsa durum değişmektedir.
Eğitim kurumları, öğretim üyelerinin içerik üretim sürecine yaptığı katkıyı genellikle bir "kurumsal görev" olarak değerlendirir. İş Kanunu ve FSEK uyarınca bir çalışanın işverenin direktifleri doğrultusunda ürettiği eserler "işverenin eseri" olarak kabul edilebilir. Bu durumda kurumun şu hakları elde etmesi mümkündür:
Ders içeriklerini kurumsal platformlarda kullanma,
Başka derslerde ya da bölümlerde değerlendirme ve
İçeriklerin kullanımını üçüncü taraflarla lisanslama.
Bu noktada eğitim kurumları ve öğretim üyeleri arasında imzalanan iş veya lisans sözleşmeleri büyük önem taşımaktadır. Bu sözleşmeler içeriklerin kullanım haklarını netleştirerek olası anlaşmazlıkların önüne geçmekte ve tarafların hak arayışlarında yol gösterici olmaktadır.
Hak sahipliğiyle ilgili çatışmalar çeşitli şekillerde ortaya çıkabilir ancak genel olarak iki yaygın olarak ortaya çıkan örnekten bahsetmek gerekir.
Bir öğretim üyesinin hazırladığı ders materyalleri, kurum tarafından öğretim üyesinin izni olmadan başka bir platformda paylaşılırsa bu, fikri mülkiyet ihlali olarak değerlendirilebilir.
Bir öğretim üyesi, çalıştığı üniversitenin dijital platformunda kullanılmak üzere bir video dersi hazırlar. Bu video, yalnızca üniversitenin öğrencilerine erişim sağlanması şartıyla hazırlanmıştır. Ancak kurum, bu içeriği başka bir çevrimiçi eğitim platformunda izinsiz bir şekilde yayınlar ve geniş bir kitleye erişime açar. Bu durumda, öğretim üyesi içerik üzerindeki haklarını ileri sürerek kurumun bu davranışına karşı hukuki yollara başvurabilir.
Eğer öğretim üyesi, kurumsal bir platform için hazırladığı içeriği bireysel olarak başka bir platformda paylaşırsa, bu da kurumsal çıkarların ihlali anlamına gelebilir.
Benzer şekilde, öğretim üyesi hazırladığı dersi kurumsal bir platformda kullanmak üzere üretmiş ve kurumla yapılan sözleşmede bu materyallerin münhasıran kuruma ait olduğu belirtilmişse, bu içeriklerin bireysel olarak başka bir platformda paylaşılması da kurumsal hakların ihlali olarak değerlendirilebilir.
Bu tür durumların önlenmesi için taraflar arasında aşağıdaki unsurların yer aldığı sözleşmeler yapılmalı ve sözleşmelerde; içeriklerin kullanım kapsamı ve süresi, kurum ve öğretim üyesinin hakları ve yükümlülükleri, kullanım ve paylaşım sınırları gibi hususlar ayrıntılı bir şekilde düzenlenmelidir.
Uzaktan eğitimde dijital içeriklerin üretilmesi, fikri mülkiyet haklarının ihlal edilmesi riskini de beraberinde getirmektedir. Ancak bu alanda karşılaşılan ihlaller dijital ortamlardaki kolay erişim ve çoğaltma imkânı nedeniyle daha karmaşık bir hale gelmektedir. En sık görülen ihlaller arasında izinsiz çoğaltma ve paylaşım, yetkisiz kullanım ve içeriklerin kaynak gösterilmeden yeniden yayınlanması yer almaktadır. Eğitim materyalleri özellikle öğrenciler veya bir şekilde erişim sağlayan üçüncü kişiler tarafından çeşitli not paylaşım siteleri, grupları ya da sosyal medya platformları üzerinden kolayca çoğaltılmakta ve dağıtılmaktadır. Bu durum hem içerik üreticisi olan öğretim üyelerinin haklarını ihlal etmekte hem de eğitim kurumlarının prestijine zarar vermektedir.
Fikri mülkiyet ihlalleri özellikle mali ve manevi hakların çiğnenmesiyle kendini göstermektedir. Bir öğretim üyesinin hazırladığı ders videoları veya sunumlar izin alınmadan başka platformlarda kullanıldığında ya da başka kurumlar tarafından sahiplenildiğinde, öğretim üyesinin hem ekonomik hakları hem de manevi hakları zedelenmiş olur. Türkiye’de Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) eser sahiplerinin bu tür hak ihlallerine karşı başvurabileceği yasal çerçeveyi oluşturmaktadır. FSEK kapsamında ihlal edilen hakların tespiti için mahkemeye başvurma, ihlalin durdurulmasını talep etme ve maddi-manevi zararların tazminini isteme hakları tanınmaktadır. Ancak dijital ihlallerin tespiti ve yargı sürecinin uzunluğu gibi fiziki zorluklar hak sahiplerinin bu haklarını kullanmasını ve ihlalin önlenmesini bir hayli zorlaştırmaktadır.
Özellikle dijital içeriklerin doğası gereği kolayca kopyalanabilir ve paylaşılabilir olması beraberinde teknik ve fiziki engelleri de artırmaktadır. Bir içerik bir kez internette paylaşıldığında kontrolü sağlamak neredeyse imkânsız hale gelebilir. Eğitim materyallerinin yurt içi ya da yurt dışı platformlara yüklenmesi durumunda ihlalin uluslararası boyuta ulaşacağı da aşikardır. Örneğin, Avrupa Birliği'nde yürürlükte olan Dijital Telif Hakları Direktifi veya ABD’deki Digital Millennium Copyright Act (DMCA) gibi düzenlemeler ihlalin yaşandığı ülkeye göre farklı hukuki süreçler gerektirir. Bu da hak sahipleri açısından süreci daha karmaşık hale getirir.
Hak arama sürecinde karşılaşılan bir diğer zorluk ise bilinç eksikliğidir. Öğrenciler genellikle ders içeriklerini paylaşmanın veya çoğaltmanın hukuki bir ihlal oluşturduğunun farkında olmayabilirler. Aynı şekilde eğitim kurumları da içerik koruma sistemlerine yeterli önem göstermediğinde bu ihlalleri önlemek daha güç bir hale gelir. Bu noktada dijital hak yönetimi (DRM) gibi teknik koruma sistemlerinin devreye alınması ve eğitim kurumlarının öğretim üyeleriyle yapacakları sözleşmelerde hak ve yükümlülüklerin açıkça tanımlanması büyük önem taşır.
Uzaktan eğitimde fikri mülkiyet ihlalleri hem teknik hem de hukuki açıdan çözülmesi gereken ciddi bir sorundur. Yargı süreçlerinin uzunluğu, ihlalleri takip etmenin maliyeti ve dijital ortamlardaki kontrolsüz paylaşım tüm bu hak arama sürecini zorlaştırmaktadır. Bu sorunların önlenmesi için eğitim kurumlarının güçlü teknik altyapılar kurması, öğretim üyelerinin haklarını koruyacak sözleşmeler hazırlaması ve öğrencilerini bu alanda bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu sayede uzaktan eğitimde içeriklerin korunması sağlanarak hem içerik üreticilerinin emeği korunur hem de eğitim sisteminin güvenilirliği ve sürdürülebilirliği güvence altına alınabilir.
Unutulmamalıdır ki eğitimde üretilen her içerik; emek, bilgi ve zaman ürünüdür. Bu emeğin korunması sadece hak sahiplerinin değil, eğitim ekosisteminin tamamının geleceği için kritik bir adımdır. Uzaktan eğitimin kalitesinin ve güvenilirliğinin sürdürülebilmesi için hukuki çerçevelerin güçlendirilmesi ve bu çerçevenin tüm paydaşlar tarafından benimsenmesi de şarttır.
İlerleyen sayılarda uzaktan eğitimde içeriklerin korunmasına yönelik somut öneriler, çözüm mekanizmaları ve farklı ülkelerde uygulanan iyi örnekler üzerinde ayrıca duracağız. Böylelikle uzaktan eğitimde fikri mülkiyet haklarının korunması konusunda daha derinlemesine bir perspektif oluşturmaya devam edeceğiz.